#

Bu teknoloji tam bedenime göre: Giyilebilir Teknolojiler

Genel Bir Bilgi;

   Bundan 15 sene önce birine “Abi bak telefon ile uyumlu yeni bir saat var. Çok iyi ya!” diye bir mesaj atsanız büyük bir ihtimalle deli damgası yerdiniz. Ama bu zamanlarda “Akıllı giyilebilir teknolojiler” artık hayatımızın bir parçası hâline gelmeye başladı ve zaman geçtikçe de hayatımızdaki yeri kat be kat artıyor. Kalp ritmimizin durumunu analiz ediyor, ne kadar verimli uyuduğumuzu takip ediyor, gelen çağrıları kontrol ediyor yani dünya işlerimize yardımcı oluyorlar. Peki, sürekli etkileşim hâlinde olduğumuz bu cihazların geçmişi nereye dayanıyor? Günümüz de birçok kişi tarafından kullanılan bu “Akıllı giyilebilir cihazlar”ın geçmişini çoğumuz bilmiyoruz. O zaman gelin, hep beraber bu “akıllı cihazların” ne kadar yaşlı olduklarına bir göz atalım…

  Kapsül-1:

Tam anlamıyla “Giyilebilen Teknoloji” ile insanların tanışması 1762 yılında “John Harrison”un cep saatini icat etmesiyle ile başladı. O zamanlar saatler genelde büyük ve ev tipi saatlerdi ve her an bakabileceğin bir saat yoktu. Harrison’un o zamanlar da yaptığı bu “yenilik ve kolaylık” büyük ilgi gördü ayrıca çok da beğenildi ve günümüze kadar da geldi. Birçoğumuzun evinde dededen kalma cep saatleri duvarlarımız süslüyor. Günümüzün “giyilebilir teknolojilerin” başlangıcı olarak bu saat örnek gösteriliyor. Aslında çok da fark yok. Nabız ölçümü ve uyku düzenimizi öğrenemiyoruz veya çağrılarımızı cevaplamayı başaramıyoruz. Bunların dışındaki tek fark ise bu saatlerin “akıllı olmaması”. Her ne kadar bir tarih olarak görülse de bir devrin başlangıcı olacağını kimse düşünemezdi.

   Kapsül – 2 :

   İlk cep saatinin ardından uzun bir süre giyilebilir bir teknoloji keşfedilmedi. Yerinde olan saatler de geliştirilmedi. Ta ki 1972 yılında “Hamilton” ilk dijital saati icat edene dek. 70’lerin başında büyük bir ilerleme ve atılım göstermeye başlayan ve 90’larda ise çok hızlı bir şekilde gelişmeye başlayan teknoloji bu LED’li saat ile aslında büyük bir fikrin de başlangıcıydı. Bunun ardından da artık kol saatlerine hesap makinası, kronometre ve tarih gibi hayatı kolaylaştıran unsurlar da eklenmeye başladı. Hamilton’nun bu hamlesi onu oldukça başarılı kılmış olacak ki şirketi günümüzde hâlâ çok satış yaparak ticaretini devam ettiriyor.

Kapsül – 3:

   Artık dijital saatler herkes tarafından seviliyor ve kullanılıyordu. Şık duruşlarının yanı sıra insanlar bu tür giyilebilir aygıtları hayatlarını kolaylaştırdıkları için kullanıyorlardı. Bir düşünün; elinizde bir işi ne kadar sürede yaptığınızı gösteren bir kronometre, hesap işlemlerinde hesaplarınızı kolaylaştıracak bir hesap makinesi ve biri size saati sorduğunda cevap vereceğiniz şık bir saat. Ve daha yıl 1970’lerin ortası… “Daha ne yapılabilir ki” diye düşünülürken Sony’den son yüzyılın icadı geldi: “Walkman”. Piyasaya çıktığı günden beri satış rekorları kıran ve o dönemlerde hemen hemen her gencin elinin altında olan “Walkman” telefonlarda müzik dinlemenin fitilini ateşledi. İlginç olmasının yanında müziğe hemen her yerde ulaşabilmek işin en güzel yanıydı. O dönemde milyonlarca satan Walkman hâlâ daha birçoğumuzun hayali olarak hafızalarımızda duruyor.

Kapsül – 4:

   Walkman’ın icadıyla artık yürürken veya spor yaparken müzik dinlemek kolaydı. Sadece bir kablo ve bir cihaz ile dilediğiniz yerde, dilediğiniz zamanda müzik dinlenebiliyordu. Tam da o zamanlarda “Bluetooth” teknolojisi çıkmış, telefonlar ve kısa mesafeli iletişim cihazlarında kullanılmaya başlanmıştı. İşte o zamanlarda “Walkman neden kablosuz olmasın?” fikri öne sürüldü ve ilk kablosuz, bluetooth’lu kulaklılar tanıtılmaya başlandı. Ancak bu kulaklıkların yapabildiği tek bir şey vardı: Telefon ile konuşulmasını sağlıyordu. Kızılötesinden sonra bu hızlı ve yeni sistemi kulaklıkta ilk olarak Nokia kullanmıştı. Bununla beraber hızla gelişen “kablosuz kulaklık” özelliği daha da gelişti ve günümüzde müzik dinleme, telefon konuşması ve ses ile komut verme gibi birçok özelliği barındırarak kablosuz kulaklık hayatımıza girdi.

Kapsül – 5:

   Artık teknolojinin baş döndürücü hızı ve yenilikçi yapısı herkesi etkilemişti. Sürekli gelen yenilikler ve özellikler gün geçtikçe “giyilebilir teknoloji” kavramını ortaya çıkarmaya başlamıştı. Bununla beraber markalar “Daha neler yapabiliriz? Nasıl insanların ilgisini çekeriz?” diye düşünürken 2008 yılında ortaya “Nike+” ve “Fitbit classic” adı altında giyilebilir ürünler çıktı. Bununla beraber de giyilebilir teknoloji ürünleri artık hayatımızda yer kazanmaya başladı. Bu cihazlar günümüz giyilebilir teknolojinin ilk yenilikçi cihazları da diyebiliriz. Adımsayar, mesafe ölçümü, kalori ölçümleri, aktivite sıklığı ve uyku takibi gibi özellikleri ile hayatımıza girdiler. Günümüz akıllı saatlerden ve bilekliklerden tek eksiği telefon ile gelen çağrıyı cevaplayamamaktı. Ama artık bu sorun da ortadan kalktı. Günümüzde pek çok akıllı saat ve bilekliklerde artık bu özellik bulunuyor.

Kapsül – 6:

   Artık kablosuz kulaklıklar, akıllı saatler, giyilebilir bileklikler hayatımızın her yerindeydi. Ancak firmalar bununla yetinmeyip yaptıkları teknolojileri gözümüze gözümüze sokmaya kararlıydılar. 2013 yılında “Google Glass” tanıtıldı. Muhteşem özellikleri, günlük yapılacakların listesi, hangi saat kiminle buluşulacak veya hangi saatte yemek yenilecek gibi hayatımıza “tamamen” girmesi ile piyasaya girdi. Özellikle çok yakın bir temas ile insan vücuduna yakın olması ve planladığımız programların da tam anlamıyla “gözümüzün önünde” olması kullanıcılara oldukça heyecan yaşattı. Ancak görüntü üzerine teknolojiler sadece bununla sınırlı kalmadı ve 2015 yılında “Oculus Rift” firması tarafından tanıtılan “sanal gerçeklik gözlüğü” teknoloji piyasasına bomba gibi bir giriş yaptı. Hareketi algılayan başlığı ve kulaklığı ile sanal gerçeklik gözlüğü, oyunları ve videoları daha farklı sanal bir dünyanın içine sokarak kullanıcıların daha gerçekçi bir deneyim yaşamasını sağladı. Bunun için videolar yapıldı, oyunlar kodlandı ve insanlara müthiş bir gerçeklik sunarak tam anlamıyla “Giyilebilir Teknoloji” kavramını oluşturdu.

Sonuç olarak; bir cep saati ile başlayan yolculuk günümüz de bambaşka bir boyut kazandı. Giyilebilir teknolojiler sadece saat ile sınırlı kalmayıp hayatımızı kolaylaştıracak yeni özellikler de getirdi. Daha geçtiğimiz günlerde “Google” tarafından “çevirmen kulaklık” yayınladı. Bu kulaklık sayesinde bir çevirmene ihtiyacınız olmadan karşınızdaki bir yabancı ile rahat bir biçimde anlaşabileceksiniz. Karşı tarafın dilini otomatik olarak algılayıp bizim anlayabileceğiniz bir dile çevirerek daha rahat bir biçimde konuşma ve anlaşma imkânını bizlere sağlıyor. İster iş görüşmenizde olsun, isterseniz turistik amaçlı bir gezinizde olsun olması muhtemel yabancı dil korkunuzu bir nebze de olsa yenebileceksiniz.

Her ne olursa olsun değişen ve gelişen bu dünyada hayat devam ediyor. Yeni icatlar, buluşlar ve yenilikler gün be gün artıyor. Bugün popüler olan bir ürün ertesi gün popülerliğini yitirebiliyor. Peki, bizler dünyanın bu baş döndürücü hızına karşı nerede duracağız?

İbrahim Mert COŞKUN