#

ANLAMIN İZİNDE GENÇLİK

BUGÜNÜN BİLİM, DİN VE AHLAK ANLAYIŞINI HAYALİ OLARAK ÇATIŞTIRAN GENÇLER ZİHNİ DİNGİNLİĞİ YAKALAMAKTAN UZAKLAŞARAK ANLAM YOLCULUĞUNDA YOLLARINI KAYBEDEBİLİRLER, BUNUN NETİCESİNDE DE KARAMSAR, DÜNYAYI ANLAYAMAYAN, ÇATIŞMAYI UZLAŞIYA TERCİH EDEN BİR GENÇLİK BİZLERİ KARŞILAYABİLİR.’

Son yıllarda gençlikle ilgili birçok şey yazılıp çizildi. Gençliğe dair yazılan köşe yazılarının kalabalığında, insanlığı umut ve korku arasında kararsız bırakan yazılar gündeme oturdu. Fakat bunların hangisi gerçek manada vakıayı okuyabildi derseniz, şüphesiz gençliği iyi analiz edebilen yazarların bunu başarabildiğini söyleyebiliriz.

Bu bağlamda problemler üzerinden dünyayı yorumlayan gençlerden biri olarak, günümüz genç insanını da bir problem üzerinden okuyup, muhatapları biraz zorlayacak bir uzlaşma önerisi teklif edebilirim.

Günümüz genç insanında aşılması en zor problemlerden birinin ‘anlamın kaybı’ olduğunu ve anlam kaybı ekseninde bu meselesinin felsefi, dini ve dilsel olmak üzere üç açıdan ele alma gerekliliğini ortaya koymak isterim. Problemin kökenine inebilmek için öncelikle anlamın kaybına neden olan etkenleri tüm şeffaflığıyla ve sırasıyla ele almak gerekir.

İlk problem dünyada vuku bulan felsefi paradigma değişimini farkına varamamak ve değişimin ruhunu hiçbir surette yakalayamamaktır. Beş duyudan hareketle felsefe yaparken; bu yaşa kadar varlık hiyerarşini, ekoloji piramidinden öteye götürememek varlık anlayışımızı sığlaştırır. Tek katmanlı bir varlık anlayışı içerisinde kültürü, bilimi ve dini anlamlandırmak oldukça zorlaşır. Din, kültür ve bilim, bazı noktalarda daima çelişen şeyler olmaya mahkûm edilir. Bu hayali paradoks, gençlerin anlamı aramadaki ilk bocalamalarıdır.

Anlam kaybına sebep olan ikinci problem ise; dinsel tecrübenin, Kelam ve Fıkhın metotları ile desteklenmeden benimsenmesi, dini faaliyetlerde bulunan kurumların modern dönemde yaşanan zihinsel ve bilimsel paradigma değişimini gözetmeden dini anlatma çabalarıdır. Bu yönüyle din eğitiminin entelektüel seviyeden uzaklaşması dine dair anlatılanların retorik seviyesinde kalmasına neden olur. Bunun sonucunda gençlerin açık bir kesinliğe kavuşturmak istedikleri dini öncüller, anlam arayışındaki gençleri yeni dini anlayışların ya da hareketlerin kıskacında bırakır. Toplum olarak varlıkta ve bilgide ortak bir anlayışa varamadığımızdan dolayı bu gençler, yeni dini hareketler içinde ya sorgulanmamış ortak bir söyleme teslim olur ya da diğerlerini ötekileştirerek kendini var etme çabasına girer.

Katmanlı bir dil anlayışına sahip olmamak ise yaşanılan anlamın kaybının üçüncü ana nedenidir. Mecaz, kinaye gibi dilin farklı katmanlarını anlamadan sözün ilk anlamını almak yani belagati yok saymak, düşünce dünyamızı sınırlar. Bu nedenle zihin dünyalarını inşa ederken dili belagatten yoksun bırakanlar, felsefi, dini ve edebi metinlerin anlamından da yoksun kalırlar. Bunun sonucunda, kendi kültür ve medeniyetinin metinlerine hâkim olamayan gençler anlam kaybına ve fikri inşa süreçlerinde mensup olduğu düşünce geleneğini yansıtmayan ekollere teslim olabilirler.

Sonuç olarak, günümüz gençliği; bilgiyi, varlığı ve ahlakı zihninde tam manasıyla uzlaştırmadıkça gerçek mutluluğa ulaşamayabilir. Bugünün bilim, din ve ahlak anlayışını hayali olarak çatıştıran gençler zihni dinginliği yakalamaktan uzaklaşarak anlam yolculuğunda yolunu kaybedebilir, bunun neticesinde de karamsar, bu dünyayı anlayamayan, çatışmayı uzlaşıya tercih eden bir gençlik bizi karşılayabilir.

Tüm bu sorunların çözümü adına önerebileceğimiz uzlaşı teklifine gelecek olursak; eklemlendiğimiz düşünce geleneğindeki varlık ve bilgi mertebelerini gençlerimize öğretmemiz, köklü medeniyetimizden beslenen bir eğitim anlayışı ile gençlerin anlam arayışı serüvenlerinde onlarla beraber olmak gerekmektedir. Bu süreçte din, felsefe ve dil öğretimi metotlarının ve içeriklerinin gözden geçirilmesi gençliği yeni bir merhaleye taşıyabilir. Ana dilimizin zenginliği ve dilin düşünme sürecindeki fonksiyonu gençlerimizin fark etmesini sağlayarak anlamı bulma arayışlarında yollarını aydınlatabiliriz. Umarım en çok zihnimizle çatıştığımız bu günlerde, kaybettiğimiz anlamı doğru bir uzlaşı metodu çerçevesinde bulabiliriz.