#

KAYIP ARANIYOR

İnsanoğlunda ahlak kavramındaki çıkış nereden olduysa kişide duyarlılık kavramının kaynağını da burada aramak gerekir. “Peki, ahlak kavramındaki çıkış nereden olmuştur?” sorusunu bana soracak olursanız cevabım hiç şüphesiz din olacaktır. Tarihsel süreç içerisindeki her toplum çeştitli inançları içinde barındırarak günümüze aktarmıştır. Hiçbir toplum yoktur ki geçmiş inanışlardan veya dinlerden etkilenmesin. Batı’da olduğu gibi şayet toplum laikleştiyse birçok dinî öğreti reddedilmiş demektir. Nispeten bazı ahlaki kurallar korunmaya devam eder fakat laik bir toplumda artık çoğu dinî yasak kalkmış, toplum “modernizim” fenomeni altında ahlaki yasakları çiğnemiş, pragmatistleşmiştir. Bu toplumun yeni doğan fertleri de tabii ki toplum tarafından ciddi etkiye maruz kalacaktır. Bu bireyler de genellikle topluma entegre olma yolunu seçeceklerdir. Akıllara şu soru gelebilir:  “Madem bu kadar kural tanımazlar, nasıl oluyor da düzen ve refah içinde yaşabiliyorlar? ” Bu sorunun cevabını da bırakalım Aliya İzzetbegoviç versin:

Bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.” Bu muhteşem cümlenin üzerine ekleme yapmak gerekirse Batı “yasa düzeni” diye tabir edebileceğimiz bir düzenin üstüne kurulmuştur. Tamamiyle maddi yaptırımlar ve para dengesi üzerine kurduğu bu sistem çok basit bir denklem ile maddi gücünü kaybettiği zaman kaos kaçınılmaz olacaktır.

                İkinci soru da şu olabilir: “Günümüz Doğu toplumları dinî değerlerine rağmen nasıl bu şekilde yozlaşmıştır?” Bu sorunun cevabını ne yazık ki birkaç cümleye sığdırmak mümkün değildir.

Duyarlılık kavramı da kişinin etik yargılarının üst seviyede olmasından beslenir. Kişi yere çöp atma davranışında bulununca bunu yadırgıyorsa bu düşünce “ Herkesin ortak kullanımında olan bir alanı pisletmeye hakkım yok.” düşüncesinden gelmektedir. Kişi eğer etik yargılarını sağlamlaştırdıysa duyarlılık seviyesi doğru orantılı bir şekilde artacaktır. Etik yargıların sağlamlaştırılması ise dediğimiz gibi dinî değerlerin korunmasından beslenecektir. Din algısından beslenmediği hâlde ahlaklı olduğunu iddia eden bir kişi, dinin topluma öğrettiği ahlak kavramını toplumdan öğrenmiş olacaktır. Fark etmeden dinî değerleri yaşatacaktır.

 Eğer bir kişi doğru ve yanlış mekanizmasını pragmatizm üzerine kurduysa din bu kişi üzerinde etkisiz kalacaktır. Çünkü kişi dinin belirlediği doğru yanlış algısından uzaklaşıp kendi doğru yanlışını belirleyecektir. Kısacası yere çöp atmaması için onu durdurabilecek bir etik değer söz konusu değildir. Onu durdursa durdursa yasa durdurur.

                 RAINN raporuna göre Amerika’da her 3 kız çocuğundan ve her 7 erkek çocuğundan birisi cinsel tacize uğramaktadır. Bu rapor çok açık gösteriyor ki artık dünyada yok edilen din algısı insanların ahlak algılarını da yok etmektedir. İnsanlar fark etmeden pragmatist bir zihne kavuşuyorlar. Düşünce adamları dinden uzaklaştıkça yazılarındaki etik kaygısı yok oluyor. Bunun sonucunda toplum bir sirkülasyon şeklinde pragmatizmi yayıyor.

                 Son yıllarda Avrupa’da ve Amerika’da yayılmaya başlayan aşırı sağ düşünce, siyaset mekanizmasına da yansımış vaziyette. Suriyeli mültecilere eziyet eden, İslam karşıtlığı besleyen Avrupa bunun üstüne aşırı sağcı siyasetçileri destekliyor. Avrupa Birliği yapısı çöküyor, her millet kendi millet algısı çerçevesinde içine çekiliyor. Batı’nın ırkçılığı beslemesinin bir sebebi de dinî değerlerini kaybetmesidir. Değer kaybeden bir toplum ise yerine başka bir değer algısını yerleştirecektir. Batı, dini reforma tabii tutmasının ardından oluşan boşluğu milliyetçilik düşüncesi ile doldurdu. Bu düşünce nice toplumları böldü, parçaladı, savaşlara sebep oldu. Kısacası kaosu besledi. Eskiden sadece Nazilerde gözlenen durumun bütün Avrupa’da gözlenmesi açıkçası korkulacak bir durumdur.

                 Duyarlı bir toplumdan veya insandan bahsetmek istiyorsak bunun arkasında ne kadar dinî değerlerin yaşatıldığı sorusu olmalı. Hristiyanlık olsun, Yahudilik olsun, Müslümanlık olsun bütün dinler insan hak ve hukukunu korumayı hedefleyerek gelmiştir. Öldürmeyi, gayrimeşru ilişkiyi kısacası toplum yapısını bozacak eylemleri yasaklamıştır. Şayet toplumlar onları gözeten bir tanrı olduğu düşücesinden sapacak olurlarsa tarihte olduğu gibi birçok toplum yok oluşun eşiğine gelecektir.

SPOT

RAINN raporuna göre Amerika’da her 3 kız çocuğundan ve her 7 erkek çocuğundan birisi cinsel tacize uğramaktadır. Bu rapor çok açık gösteriyor ki artık dünyada yok edilen din algısı insanların ahlak algılarını da yok etmektedir. İnsanlar fark etmeden pragmatist bir zihne kavuşuyorlar. Düşünce adamları dinden uzaklaştıkça yazılarındaki etik kaygısı yok oluyor. Bunun sonucunda toplum bir sirkülasyon şeklinde pragmatizmi yayıyor.