#

Kimseye Etmem Şikâyet

BAKIN BURADA BİRİ VAR, İNSANLIĞIN BİTMEDİĞİNE DAİR EN BÜYÜK GÜVENCEM, SULTAN ABLA. NE KİMSEYE BİR ŞEY DER NE DE KİMSENİN İŞİNE KARIŞIR. EN GÜLER YÜZLÜMÜZ, BİRİCİĞİMİZDİR O. BİZ ONA BİR ŞEY DEMESEK DE O ANLAR SANKİ TÜM AHALİYİ, BİR BAKMIŞSIN ELİNDE ÇAY ÇÖREK GELİR BIRAKIR MASAMIZA.

Kapılar kapanır ve herkes gider, sadece fecrin bekleyişi kalır burada. Gün doğumuyla gelen telaş, kahve kokusu veya fotokopi makinasının çıkardığı tüm sesler gün batımıyla birlikte son bulur, kimse bir hoşçakal bile demeden beni burada bir başıma bırakırdı. İlk başlarda yerimi yadırgamamıştım desem yalan olur. Ayak altı, çok temiz olmayan, insanların dönüp bile bakmadığı bir yerdeydim. Temizlik konusundan dolayı çok derdim var ama temizlik olacağı zaman da evden kovulmuş ergen çocuk gibi bir oraya bir buraya gönderirler beni, rahat bırakmıyorlar anlayacağınız. Şükürsüzlük olmasın ama hali vakti yerinde olan nice güzel arkadaşım var. Neyse, biz de onların yanında olmak isterdik ama nasibimizde burası varmış.

Benim kaldığım yer orta halli, giriş katının iki üstü, basık bir yer. Yağmurlu günler başladığı zaman astım hastası olanların hemen başlar nefes darlığı. Rutubet duvarlardan akar. Herkes patrona söyleniyor, bakımı yapılmıyormuş duvarların. Güya her sene boyanması lazımmış. Ama patron hayatta vermez o kadar para. Kıt kanaat dönüyormuş burası. Hep öyle diyor. Her ay takım elbiseyi, her sene de arabayı değiştiriyor oysaki. Aman neyse, boş ver, bize mi kaldı derdi. Yalan söyleyecek hali yok ya.

Şimdi bu işyeri her yere benzemez. Ya da belki de benzer. Çok fazla da görmedim açıkçası ama olsun. Neyse, ben çok bir şey söylemem ama iyi dinlerim. Sır küpü gibiyimdir. Yerin kulağı var deyimini kimse duymamış gibi herkes her bulduğu yerde konuşur. Ben özellikle dinleyip hakka girmiyorum yani, orada bir duralım.

Heh, şimdi ben neden hiçbir yere benzemez burası dedim. Neden biliyor musunuz çünkü burada insanlar çok farklı. Birbirinin arkasından oyun mu dersin, ara açmak mı dersin her şey var. Mesela bak, şimdi ben Mümtaz ile aynı masayı paylaşıyorum. Görüyorum, bu Handan’a aşık bu çocuk. Handan Takılmış bir garip sevdanın peşine gidiyor. Aklı çok çalışmadığı gibi aynı zamanda agresif. Handan buna yüz vermeyince gelip bana çatıyor. Utanmasa tekmeleyecek. Büyür, öğrenir diyorum ama yok, kaptırmış bir kere kendini, umutsuz vaka bu Mümtaz.

Bakın Mümtaz artist falandır, ara sıra ayıp eder ama sözünün eridir. Bazıları var ki arada laf taşır, insanların arasını açar. Dayanamıyorum böylelerine. Sanıyorlar ki kimse görmüyor yaptığımı, yakalanmıyorum. Ama kaçar mı benden. Bak hele bak, geçen gün, isim vermek istemiyorum şimdi gıybet olmasın, şu kara oğlan gitmiş patrona işçilerin arasında konuşulanları bir bir anlatmış. Yav kardeşim, sen de burada çalışıyorsun. Hiç utanmıyorsun arkadaşlarını gammazlamaya. Azıcık unvan azıcık daha patrona yağ çekmek için yapılır mı bunlar dostuna. İnsanlık bitti diyorlar, inanmıyorum onlara ama bunlar da illallah dedirtiyor canım.

Bakın burada biri var, insanlığın bitmediğine dair en büyük güvencem, Sultan abla. Ne kimseye bir şey der ne de kimsenin işine karışır. En güler yüzlümüz, biriciğimizdir o. Biz ona bir şey demesek de o anlar sanki tüm ahaliyi, bir bakmışsın elinde çay çörek gelir bırakır masamıza. Etrafı da toparlamadan çıkmaz. Öyle mahcup oluruz ki karşısında ne diyeceğimizi bilemeyiz, iki büklüm oluruz. Her kapıdan çıkışında arkasından razı olduğumuzu bildiririz Mevla’ya. Öyle bir zatı muhteremdir Sultan abla.

Size ben demiştim bu Mümtaz artist, ara sıra ne yapacağı belli olmuyor, haddini aşmasından korkuyorum. İşte, hani hissettikleri hayal değilmiş insanın, döner dolaşır bulurmuş ya seni, biraz öyle oldu benimkisi. Yine bir gün Handan buna yüz vermemiş, bu burnundan soluyor. Çay götürmüş olmamış, en sevdiği çikolatalı açmadan almış yine hiç ışık yok. Ben işi sonradan anladım. Meğer bu dangalak gitmiş kıza sinemaya götürmek için teklif yapmış. Hoşt köpek sen daha kimsin? Kız basmış buna reddi. Sonrasında ne kadar daha gönlünü almaya çalışmışsa da başaramamış. İşte, yine reddedildikten sonra, reddedilmiş erkek gururunun da verdiği yangınla oturdu yerine. Sinirden küplere binmişti. Sağa sola vurmaya başladı. Tekmelemesinden korkuyordum ya hiç düşünmedi bastı bana tekmeyi. Kırdı beni, paramparça etti. Bundan sonra ne bir söz söyledim ona ne de herhangi bir hareket yaptım. Daha konuşamazdım bile onunla. Onca yaşanmışların uğruna kırdı geçti beni, harcamak için hiç düşünmedi. Gönül kırgınlığıydı bu. Kimseye edemezdim şikâyet. Daha da geçmezdi zaten.

Hatasını anlamış gibiydi. Uzunca süre baktı bana. Cevap bekler gibi bir hali vardı fakat hiçbir karşılık alamadı. Onca zaman bu masayı paylaşmıştık onunla. Tüm bu olanları düşündü bir kez daha. Mesai saatinin bitmesine çok az kalmıştı. Topladı eşyalarını. Cebinden bir yirmilik çıkardı. Çıkarken Sultan ablaya uğradı. Ve onun kulaklarından işiteceğim son sözleri söyledi:

  • Sultan abla yanlışlıkla kırdım çöp kovasını da yarın bana yeni bir tane getirebilir misin?