#

Teknoloji Karşısında Hukukun Sürdürülebilirliğini Sağlamak

Gün geçtikçe hayatımıza yeni teknolojik gelişmeler sirayet etmekte ve hiçbir sorun yaşamadan bu gelişmelere uyum sağlamaktayız. Çoğu zaman üretilen bir teknolojik aygıtı; internete bağlanabilen, fotoğraf çekebilen ve insanlarla iletişim kurmaya yarayan bir nesne olarak algılayabiliyoruz. Yazılan kodu, basit bir program yada uygulama, GPS teknolojilerini ise yolumuzu gösteren basit birer kılavuz olarak görüyoruz. İnternet aracılığıyla alışverişlerimizi, sosyal paylaşım sitesi Twitter’dan kişisel zevklerimizi yansıtan pek çok beğeni ve paylaşım gerçekleştiriyoruz. Google üzerinden bilgiye ulaşabiliyor, İHA’lar ile istediğimiz fotoğrafları çekebiliyor, yatırım amacıyla sanal paralar satın alabiliyoruz. Ayrıca, fabrikalarda mesaimizi paylaştığımız,  bizlerin yerine ağır işleri yapan mekanik ve vefakar dostlarımız mevcut hayatlarımızda. Ve en önemlisi bizleri koruyan kameralarımız, yüksek çözünürlüklü uydularımız var. Bir soruyla devam edelim: Teknoloji bizlere sadece fayda mı sunmaktadır?

Telefonumuzdaki bilgilerin çalınabileğini, sevdiğimiz mobil uygulamaların kötü niyetli yazılım olabileceğini, GPS ile günlük hareketlerimizin kayıt altına alınabileceğini, Twitter verilerimizle toplumsal analizler için bir yapboz parçası olduğumuzu, internet geçmişimiz ve ilgi alanlarımız ile reklam objesi ve subjesi haline geldiğimizi, uydular, mini İHA’lar ve yüksek çözünürlüklü kameralarla aralıksız izlenebilir olduğumuzu biliyor muyuz?

Cevabımızın evet olması, hayır olmasından daha ürkütücü bir tabloyu ön plana çıkarıyor: Şayet negatif etkiyi bilmeseydik veya öngöremeseydik hazırlıksız olmamızın bir bahanesi olabilirdi. Fakat tüm riskleri biliyorsak büyük bir problemin üzerine yattığımızı söylemek iddialı bir laf olmasa gerek.

Peki cevabımız evet ise ve tüm riskleri biliyorsak neden bu riskleri alıyoruz?

İnsanlık, tarih boyunca bireysel fayda maksimizasyonu için uğraşmış ve faydaya kısa yoldan ulaştıracak her türlü aleti icat etmiş ve kullanmıştır. Bu aletler ya da modern anlamda her teknolojik gelişme tarihsel bağlamda toplumları dönüştürücü bir etkiye yol açmıştır. Örnek vermek gerekirse, toprak sürme aletlerinin icadı, avcı ve toplayıcı olan toplumun tarım toplumuna geçişini sağlamış; buhar makinasının icadı ise sanayi devrinin fitilini yakmış ve baktığımızda bu iki teknolojik gelişme bile toplumsal olarak büyük değişimlere sebebiyet vermiştir. Bu değişim ve dönüşüm şüphesiz her yeni teknolojik gelişme ile yaşamlarımıza dokunmaya devam edecek. İnsanlık hayatını kolaylaştıran teknolojiyi kullandığını ve ileride yine fayda maksimizasyonu sağlayan teknolojik yenilikleri kullanacağına da emin olabiliriz. Hal böyle iken, teknolojinin insanlar üzerindeki negatif etkisini sınırlandırmak nasıl mümkün olabilir?

Öncelikle teknolojinin getirdiği yenilikleri fayda ve zarar ekseninde değerlendirmemiz gerekiyor. Maalesef ki bireyler çoğu zaman dengelenmiş bir hak/fayda ekseninden uzaklaşmakta ve teknolojinin iki ucu keskin bıçak olduğunu unutmaktadır. Bu sebeple hukuk, bireylerin tercihlerine rağmen onları koruyucu bir rol üstlenmeli ve ihlal edilebilecek tüm haklar hukuk çerçevesinde teminat altına alınmalıdır.

Teknolojinin gelişmesi, toplumun değişiminde etkili olduğu ölçüde, toplumsal normların ve hukuk kurallarının da değişim ve gelişimini mecburi hale getirmektedir. Nasıl ki icatlar belirli ihtiyaçlara göre biçimleniyorsa, hukuk da sosyal gerekliliklere ve toplumun ihtiyaçlarına göre biçimlenmektedir. Bireysel hakların ve menfaatlerin sürdürülebilirliği için toplumsal değişimle eş zamanlı olarak hukukun dönüşümü gereklidir diyebiliriz.

Bu bağlamda dünya üzerinde teknolojiye ilişkin güncel meseleleri incelememiz hukukun da nereye doğru ilerlediğini gösteren bir projeksiyon niteliğindedir. Yapay zeka – hukuk ilişkisi, uzay hukuku ve madenciliği, insansız sistemler ve sorumluluk hukuku, savaş sistemlerinin insansızlaşması  ve bu durumun etikliğine dair yürütülen tartışmalar, veri madenciliği, kişisel verilerin korunması, killer robotlar, blockchain teknolojisi ve tahvil sistemleri, yeni buluşlar ve patent hukuku, siber güvenlik hukuku meseleleri önemli olan güncel meselelerden sadece bazılarıdır.  Buna benzer hukuk – teknoloji eksenli meseleler yakın geleceğimizde karşılaşacağımız muhtemel sorun alanları hakkında önemli ipuçları vermektedir. Hukuk kuralları oluşturma hususunda başarılı olan tüm ülkeler  teknoloji ile birlikte ortaya çıkabilecek muhtemel sorun alanlarına ilişkin hali hazırda önemli çalışmalar yürütüyor.  Evet! biz Türk toplumu olarak bu meselelerde neredeyiz? Unutmamalıyız ki teknolojik gelişmelerle eşzamanlı bir hukuk anlayışı kurmak, dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmek, çağın gerekliliklerine uygun olarak problemlere çözüm bulabilmek ve toplumumuzun haklarını korumak zorundayız.