#

Sade Portre/ Yitik Hazine’nin Kâşifi: Prof. Dr. Fuat Sezgin

Şule Duman[1]

Ömrünü İslam bilimleri tarihine adayan, bilim dünyasında kimsenin cesaret edemeyeceği çalışkanlığı ile  tanınan, durmaksızın geçmişin yitik hazinesinin keşfi ile geleceği inşa eden, büyük sözler söylemeksizin büyük işler yapan Prof. Dr. Fuat Sezgin’in dünyada bıraktığı izlerin peşindeyiz bu sayımızda.

Nasıl Bilirdiniz?[2]

  • “Ömrünü İslam biliminin tanınması, yayılmasına harcamış bir insan Fuat Hoca ve bir asra yaklaşan ömründe elbette belki bir enstitünün yapacağı işi tek başına gerçekleştirmiştir. Tabii ki rol model alınması gerekir, ama şunu da yanlış anlaşılmasın; herkes Fuat Sezgin olabilir. Onun yaptıklarını yaparsan. Gayret, çalışma, bilgi, tecrübe ister; her şey her şey… Dolayısıyla bilim insanı olmak zor değil ama çok fedakârlık ister.”

Prof. Dr. Mustafa Kaçar

  • “Ben Fuat Sezgin hocanın dehasını ahlakına borçlu olduğumuzu düşünüyorum. O yitirdiğimiz ama farkında olmadığımızı, tepe tepe tekmelediğimiz hazinenin keşfine kendini adamış bir ahlak o. Gecesini gündüz yapan, bütün hayatını bu yitik hazineyi keşfe ve kendi ülkesinin çocuklarına, gençlerine, insanlarına sunmaya adamış bir kişi. Yani ahlakı, dehasının kaynağı bence.”

Yusuf Kaplan

  • “Fuat Sezgin kendisi bir kere her şeyden önce insani özellikleri, sonra bilimsel öncelikleri ve kendi telif anlamında ürettiği eserler ve editörlük çerçevesinde meydana getirdiği sayısız serilerle bir daha belki benzeri gelemeyecek şekilde bir kişilik ortaya koymuştur.”

Prof. Dr. Mahmut Ak

  • “Ben hayatımda bu kadar tarihi ve medeniyeti ile gurur duyan bir İslam alimi görmedim. O kadar yüksek gururdu ki zaman zaman bazıları bunu kibir zannederdi.  Hayır, bu ilmin ona kazandırdığı yüksek bir özgüvendi. Ve o bu özgüvenini Müslümanlara kazandırmak için de çok yoğun çaba sarf etti. Yani sadece kütüphanelerde araştırma yapan bir akademisyen olarak kalmadı. Aynı zamanda bundan elde ettiği neticeleri, başta kendi doğup büyüdüğü ülkesi olmak üzere ama aynı zamanda kovulduğu ülkesi olmak üzere, bu ülkeye kazandırmak için çok yoğun çaba sarf etti.”

Prof. Dr. Mehmet Görmez

  • “Fuat Sezgin hocanın başarısının arkasında iki temel nokta var. Birincisi önce sorunu tespit ediyor. İkincisi çalışmaya başladığında işi ehli ile yapmayı önemsiyor. Ütopyacı bir insan değil oldukça gerçekçi, gerçekçiliği de zaten hakikat ile olan irtibatından kaynaklanıyor. Görüyor, inceliyor, fark ediyor, seziyor ve gördüğü şeyi açığa çıkarmak için çalışıyor. Ve mümkün olduğu kadar mevcut imkanları seferber ediyor.”

Prof. Dr. Tahsin Görgün

Kendi Dilinden

“Bütün mesele müthiş bir şekilde gelişen ve 800 yıl insan akıl tarihinde büyük bir rol oynayan bir medeniyetin mensubu olan insanların, bir Biruni’yi bir İbni Sina’yı tanımalarını nasıl çalıştıklarını bilmelerini arzu etmemdir.”

“Şimdi düşününüz; siz bir dinin mensubusunuz ve o dinin peygamberi ne diyor: “İki günü birbirine eşit olan insan zarardadır.” Bunu Müslümanlar kâfi derecede göz önüne almadılar. İnsanların dikkatini buna çekmediler. Demek ki İslâm dini sizden her gün yeni bir şey istiyor. Yani bu soruyu her Müslüman’ın kendine sorması lazım… Nasıl ki bir tüccar, “Bugün kazancım ne oldu?” diye her gün kendisine sorarsa bizim gibi ilimle uğraşanlar, hayır yapmak isteyen insanlar da kendine her zaman “Bugün ne öğrendin bugün yeni bir hayır işlendin mi” diye sormalıdır.”

Bir Anı

Nabi Avcı anlatıyor:

“Hoca da bundan zaman zaman şikâyet ediyor. Bir de çalışma temposu bakımından, maşallah biliyorsunuz hoca çok çalışkan bir insandı, yani günde 16-17 saat mesai yapardı. Hatta ben kendisine sormuştum, ileri yaşlarda tanıdım ben hocayı, “siz bu yaşta böyle faalsiniz kim bilir gençliğinde nasıldınız?” Dedi ki, Ritter bana bir gün sordu “kaç saat çalışıyorsun?”, ben de kendisine “16 saat çalışıyorum” dedim, “öyle 16 saat çalışmakla alim olunmaz”, deyince ben günde 18-20 saat çalışmaya başladım. Ama şimdi artık o kadar çalışamıyorum. Şimdi ancak 16 – 17 saat çalışabiliyorum, demişti. Dolayısıyla onun çalışma temposuna da bizim uymamız biraz zordu. O yüzden sürekli gecikmelerden, söylediği şeylerin hemen yapılamamış olmasından zaman zaman şikâyeti oluyordu. Bir defasında hoca burada bize de Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay ile birlikte ültimatom verdi; “şunlar şunlar şu tarihe kadar yapılmamış, şöyle yapılmazsa, ben her şeyimi toplar Almanya’ya giderim” bu tehdidi çok sık kullanırdı.”


[1] Çekmeköy Fatma Talip Kahraman KAİHL mezunu, İstanbul Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencisi. Sade Soda Editörü.

[2] Kaynak: TVNET Fuat Sezgin Röportajları