#

SICAK İNSANLARIN ÇOK SICAK ÜLKESİ: MALEZYA

Gezip gördüğümüz yerlerde dikkatimizi çeken ve bize farklı gelen noktalar, kendi bakış açımız ve normallik algımıza göre şekillenir. Biz de bu yazıda, Türkiye’den giden bir gencin bakış açısıyla Malezya’da dikkatimizi çeken ve aktarmak istediğimiz noktaları, bir yazının imkân verdiği oranda ortaya koymaya çalışacağız.

Öncelikle, olabildiğince kısa tutarak biraz ansiklopedik bilgi verelim. Yaklaşık 31 milyonluk bir nüfusa sahip olan Malezya, iki adadan oluşuyor. Nüfusun büyük çoğunluğu Batı’da yaşıyor ve ülkenin esas ekonomik faaliyetleri de burada. Ekvatoral iklime sahip olan bu ülkede nüfusun %60’ını Malaylar, %25’ini Çinliler, %10’unu Hintliler, kalan kısmı ise diğer unsurlar oluşturuyor. Dolayısıyla, bazı eyaletlerinde ciddi anlamda İslam hukuku ile idare ve muhakeme söz konusu olan bu ülkede Müslümanlar ülkenin ezici çoğunluğu değil. Hintliler ve Çinliler, İngiliz sömürgeciliği döneminde ucuz iş gücü ve demografik yapıdaki Malay hâkimiyetinin bozulması için getirilmiş. Malayların haricindeki unsurların güneye indikçe yoğunlaştığını da ayrıca belirtelim.

2. Dünya Savaşı sonrası dekolonizasyon sürecinde, 1957’de İngiltere’den bağımsızlığını kazanan Malezya, halen o tarihte kabul edilen anayasaya göre yönetiliyor. 2’si doğuda 11’i batıda olmak üzere 13 eyalet var. Çift meclisli ve parlamenter bir meşruti monarşi olması itibariyle İngiltere’ye oldukça benzediğini söyleyebiliriz. Aynı şekilde, hukuk sistemleri de common law adı verilen içtihat odaklı İngiliz sistemi üzerinde kurulu. Ayrıca, Singapur 1957 yılındaki karara göre Malezya’nın bir eyaletiyken 1965’te Malezya’dan ayrılıp bağımsız bir devlet olmuş.

Türkiye’den giden biri olarak Malezya ile ilgili aklınıza ilk ne söylemek geliyor derseniz; tek kelimeyle tarif etmek gerekirse sıcak, iki kelimeyle tarif etmek gerekirse çok sıcak diyebiliriz. Okulda gördüğümüz dersler vesilesiyle yukarıda bahsettiğimiz ekvatoral iklimin ne demek olduğunu hepimiz az çok biliyoruz ama biz yine bir tekrar edelim: Yıllık ortalama 30-35 derecelik sıcaklık, sürekli yağmur ve yoğun nem. Türkçesi, geceleri bile pek serinlemeyen hava ve %80’lerde gezinen nem oranı dolayısıyla mütemadiyen terlemek. Tabii bu durum, Malezya halkı açısından bu kadar kötü değil zira orada doğup büyümeleri şartlara alışmayı beraberinde getiriyor.

Malezya toplumu ile ilgili ilk söylenebilecek şey de yine tek kelimeyle sıcak olacaktır. Bunda iklimin etkisini olduğunu söylemek mümkün ama biz yine de iklimin toplumsal yapı ve insan davranışları üzerindeki etkisiyle ilgili konuları sosyologlara bırakıp kendi sözümüze devam edelim. Gerçekten güler yüzlü, yardımsever, sakin ve sabırlı insanlar Malaylar. Eğer bir Malay’ı sesini yükseltmiş bir biçimde görüyorsanız, birazdan olacaklardan endişe edebilirsiniz. Bunun yanında, bize nazaran kurallara sıkı sıkıya bağlı insanlar olduklarını da eklemek gerekiyor. Gündelik hayatta Türk pratikliği yapmaya çalışırsanız beklenmedik tepkilere maruz kalabilirsiniz, bizden söylemesi. Ayrıca, bir meselede ısrarcı olarak ilerleme kaydetme alışkanlığımız da bazen ters tepebiliyor, yaptığınız hareket yanlış anlaşılıp eldekinden de olabiliyorsunuz.

Sömürgeciliğin Etkileri

Malezya, İngiltere’den bağımsızlığı kazanmış yani öncesinde İngiliz sömürgesi olan bir ülke. Bu sürecin ülkede derin izler bıraktığını üzülerek ve ibretle gözlemledik. Ülkede yoğun olarak İngilizce tabelalar ve anonslar görmek mümkün. Örneğin, bir markete girdiğinizde, yazarkasadan aldığınız, Malezya Maliyesinin belirlediği standartlar çerçevesinde hazırlanan fişin İngilizce olduğunu bile görebiliyorsunuz. Aynı şekilde, Malayların büyük çoğunluğu -en azında temel düzeyde- İngilizce biliyor. Şöyle izah edelim; İngilizce biliyorsanız, Malezya’nın neresinde olursanız olun kendinize çok kısa sürede muhataplar bulabilirsiniz.

Yazının başında bahsettiğimiz siyasal ve hukuki sistem yanında, ülkede başka pek çok şey İngiliz usulüne göre tanzim edilmiş. Tabii bunların hepsini olumsuzluk saymak mümkün değil zira İngilizler, sömürge hâline getirdikleri ülkelerde bir sistem kurmayı âdet edinmişler, Singapur ve Hong-Kong bunun en iyi örnekleri. Fakat asıl tehlike de burada başlıyor. Uzun yıllara dayanan İngiliz sömürge stratejisini bir kalemde analiz etmek zor da olsa sanıyorum kısaca şöyle değerlendirmek mümkün:

Fransızlar veya İspanyollar gibi girdikleri ülkede en ufak bir faydalı iş yapmayan, tabiri caizse bir dikili ağacı dahi bulunmayan bir anlayışla değil, hem sömürerek hem de o ülkenin kalkınması ve kurumlarının gelişmesinde de bir anlamda hamilik yapmak suretiyle, sömürdüğü toplumda kendine minnet duygusu uyandırmak ve o ülkeyi kendi sistemine bağımlı hâle getirip resmî anlamda sömürge süreci bitse de, arada sistematik bağlar oluştuğu için daha sonra da o ülkeyi kendine bağımlı hâlde tutmak dolayısıyla müdahil olabilmek.

Ülkede modernite adına her ne varsa tek bir ülkeden kopya edilmesi, yapıların temeli o bir ülkeye dayandığı için, ilerleyen süreçte de devamlılığı beraberinde getiriyor. Zira o sistemin yerine daha iyisini bulup ikame etmek ciddi anlamda zor. Örneğin, eğitim sisteminin tamamen İngiliz metodu üzerine inşa edilmesi, eğitim sisteminde yapılacak reformlar için öncelikli yerin İngiltere olması sonucunu doğuruyor. Tabii bu durumda, çok radikal hamleler yapıp sistemi baştan yapılandırmak da düşünülebilir ama uzun yıllardır yürürlükte olan bir sistemi kökten değiştirebilmek çok geçerli argümanlarınızın olması ve yerine ikame edeceğiniz müfredatın üzerinde çok emek ve zaman isteyen çalışmalar yapmanız gerekiyor. Bunların yanında, geçmişten bugüne Malezya’da yerleşik olan İngiliz şirketlerinin etkisini de göz ardı edemeyiz zira büyük yatırımlar, temelde şahsi teşebbüsler olsa da devletlerarası meseleler hâline gelebiliyor. Bu konuyla ilgili bir diğer husus; örneğin Cezayir’de Fransızlara olan antipatinin yarısına bile Malezya’da rastlamak mümkün değil. Yukarıda bahsettiğimiz sömürgecilikteki sistemsel fark burada da kendini göstermiş.

Uluslararası İslam Üniversitesi

Malezya demişken Uluslararası İslam Üniversitesi’ni anmamak olmaz. Başkent Kuala Lumpur’daki bu üniversite, İslam coğrafyasının birçok ülkesinden hoca ve öğrenciye sahip. Türkiye’den buraya yolu düşenler arasında eski Başbakanlarımızdan Ahmet Davutoğlu, hâlihazırda Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü olarak görev yapan İbrahim Kalın ve YÖK Eski Başkanı Yusuf Ziya Özcan gibi isimler bulunuyor.

Velhasıl-ı kelam; farklı iklimi, sıcak insanları, farklı dinlere ve uluslara mensup insanların bir arada yaşayış biçimi ve daha pek çok açıdan gezip görülmeye değer ülkelerdendir Malezya.

YEK

YAP: Eğer Malezya’ya yolunuz düşerse Petronas Kuleleri önünde fotoğraf çektirmeyi ihmal etmeyin, zira bu önemli ritüeli icra etmediğiniz takdirde oraya gittiğinize kimseyi inandıramayabilirsiniz. 🙂