#

OHÂL’DE Hayat Devam Ediyor mu?

“Ve hayat devam ediyor.”

Her beladan sağ çıkan veya gidenlerin ardında dünyada kalan vücutlarımızın züğürt tesellisi: Hayat devam ediyor. Öyle mi gerçekten? Devam edebiliyor muyuz kaldığımız yerden? Hiç de değil. Bir kahve yapmışsınız misal kendinize, sımsıcak. Şöyle koltuğa kurulup da şu kitabı bitireyim demişsiniz, pat telefon çalıyor. Mecbur açtınız, elzem olmayan muhabbet uzadı, konsantrasyon gitti, kendinize ayırdığınız zaman da bitti belki. Ve kahve soğudu en öenmlisi. Nereden çıktı bu telefonda muhabbet etmek ey telekominikasyon şirketlerinin paketleri? Soğuyan kahve içilmez artık, zaten tadınız kaçtı, şu kitap da bitmedi gitti. Telefonun cevap tuşuna bastığınızdan beri hayat, arayanın içini döküvermesiyle ona göre pek keyifli, ya sizde havalar nasıl? Hayat aynen devam ediyor mu sizin orada? Pek sanmam.

Her şey kahve kadar kolay olsaydı sevgili okur. Yaparız bir üçü bir arada en kötüsünden. Ya haberler öyle mi? Özgecan olayından sonra minibüse bir daha binemeyen, şeker toplamaya gidip kara haberi gelen çocuklardan sonra çocuklarını bayramda yanından ayırmayan insanlar mesela… Her olay, her kötü haber, her darbeden sonra hayat algımız dönüşüme uğruyor. Tehlike sinyalimiz kuvvetleniyor.  Kötü ihtimal repertuarımız genişliyor. Hayat öyle kolay devam etmiyor işte azizim. Olmuyor.

Eşini elim bir kazada kaybeden bir tanıdıkla konuştum bugün. “Cenazeden sonra on beş gün boyunca kapandığım evimden bir vesile çıktım. Pazardan dönenleri, işe gidenleri, oyun oynayan çocukları görünce demek hiç bir şey durmamış, hayat devam edip gitmiş, dedim içimden.” dedi. “Demek hayat devam ediyormuş. Peki ya ben nasıl devam edeceğim hayatıma? Babasını soran çocuklarıma ne diyeceğim her gün? İftarı beklerken nasıl avutacağım kendimi? Ne yapacağım hâlâ kokusu üstünde elbiselerini?”

Milletiçe üzerinden geçtiğimiz darbenin üzerinden bir aya yakın zaman geçti. Bu satırları Ağustos ayında yazıyorum. Sarılması mümkün yaralar sarılıyor. Kapanan okullar, açılan yenileri, görevden almalar, yakalanmalar, ifadeler ve daha bir sürü şey… En önemlisi şehitler… Sayıların o can yakan istatistiki anlamından nefretle bilerek vermiyorum sayı. Onlar bir-iki diye sayılamaz çünkü. Çünkü bir-ile iki arasında biten bir hayat, ana-babasız kalmış bir evlat, evlatsız kalmış bir ana-baba, yapılamamış bir düğün, kazanılıp kapısından girilememiş bir üniversite, alınamamış bir terhis… Bir sürü şey var.

Hangisinin ardında kalanlar için aynı şekilde devam edebiliyor hayat? Darbe günlerinde saklandıkları kuytulardan çıkıverip milletin gururla dalgalandırdığı ay yıldızın altına sığınarak geç kalmış twitler atan saygıdeğmez ünlüler için? Evet, onlar için hali muhlis tereyağlı devam ediyor olabilir. Boşalan mevkiler için bir köşede bekleyip ellerini ovuşturarak seyri âlem eden akbabalar için de aliyyül ala olabilir. Bizim için namümkün bunlar.

Şahidiz ya Rab.

Tankın önüne vücudunu siper eden abiye, geleceğimizin ışığını söndürmek isteyen elleri kıran kardeşe, daha gür çıksın diye hakkın sesi meydana kamyonla yürek takviyesi yapan anneye, modern  dünyanın kendisine fısıldadığı eşitlik palavrasına tekme atıp “Erkekleri vuruyorlardı, kadına el kaldırmazlar diye düşündüm.” diyerek tanka yürüyen ablaya ve kamera kayıtlarından gördüğümüz sayısız destana şahidiz ya Rab.

Şahid ol ya Rab.

Eteklerimizin altına sığınmadı çocuklarımız, sıcak döşeklerde uyuşup kafasına yorganı çekmedi  kocalarımız, vurulan çocuğuna dalıp davayı koyvermedi analarımız. Şahit ol ya Rab.

Hangimiz için aynen akabilir bu nehir? Aynı yolun yolcusu kalabilir miyiz sahiden? Boşalan beşiklerimiz, boynu bükük yetimlerimizden habersiz misiniz?

Çıkın kafanızı gömdüğünüz  benlik lağımlarınızdan, toplayıp pılınızı pırtınızı defolun sahte sevgi gösterileriyle yerleştiğiniz tertemiz gönüllerden, çekin ellerinizi kirli kumpaslarınız uğruna geleceğini kararttığınız gencecik beyinlerden.

Sizin yüzünüzden güvenmeyecek değiliz sevdiklerimize, inadına birlik olacağız. İmanla, aşkla, şevkle sarılacağız birbirimize.

Sizin bir sözünüzle evlerimize tıkılmayacağız. Kocalarımızı, çocuklarımızı can korkusu ile evde esir almayacağız. Güvenip sırtınızı yasladığınız kan emici, özgürlük getirmeyi pek sevici ülkelere inat Orta Doğu’nun gönlünde ay yıldızımızı dalgalandıracağız.

Sizin gibi din satan karaborsacılara emanet etmeyeceğiz çocuklarımızı. Beşiğimizi Anadolu’nun eskimeyen hikmetli öğütleri ile sallayacağız.

Hayat; şanlı şehitlerimiz için paygamberlerden sonraki makamda devam ediyor. Onlar ölmedi, onlar diridir. Bizler içinse artık hiç bir şey aynı değil. Biz bu kadar şeye şahitken Sen, bizler için hayatın eski seyrinde devam etmemesi gerektiğine şahit ol ya Rab.

Şahit ol.