#

Şarj Kablosu mu, Kitap Kokusu mu?

Bilimin dolayısıyla teknolojinin ani değişimi, bize önce “Vay be!” dedirtti. Ardından da birtakım sorular yöneltti. “Teknoloji bu kadar hızlı nasıl gelişti?, Kitabın, kalemin yerini telefon ve tabletler aldı şimdi, bunlar nasıl oldu peki?” gibi… Sahi ne zaman başladı bu soruların hikâyesi? İsterseniz gelin şöyle bir göz atalım.

Teknoloji kelimesi Latince “Technoslogos” kelimesinden gelmektedir. Bu kelime “alet edevatın yapılması için gerekli olan bilgi ve yetenek” anlamındadır. Teknoloji; insanın var olduğu günden bu yana hayatını kolaylaştırmak ve devam ettirebilmek için gerekli olan şeyleri düşünmesinin ve araştırmasının bir sonucudur. Bu döngü zamandan ve mekândan bağımsız bir şekilde, verilere yenilerini ekleyip devam ederken teknoloji bugünkü seviyesine ulaşmıştır.

Şüphesiz bugün de teknolojinin hayatımızdaki yeri ve önemi artmaya devam ediyor. Bu sebeple hayatımızın her alanında çok önemli bir yer kaplıyor ama bunlardan birisi var ki aslında teknolojinin gelişmesinde de başlı başına bir etmen: Eğitim

Eğitim, tarihi süreci boyunca teknolojik gelişmelere vesile olmuştur fakat 21. yüzyıla kadar teknolojinin eğitime nitelikli bir katkısının olduğunu söyleyemeyiz. 21.yüzyılda eğitimdeki rayların yerine oturmasıyla birlikte teknoloji zirveye doğru bir yol almış ve ilk menziline ulaşmıştır. Bir kütüphane dolusu kitabı 2-3 cm’lik bir flashbellekte taşımamız bile bunun sadece küçük bir ispatıdır.

Geçmişte okullarda kullandığımız tahta, tebeşir gibi klasik araç gereçlerin yerini, şimdi teknolojik donanıma sahip akıllı tahtalar aldı. Öğrenciler artık sırtında kitap taşımak yerine, MEB’in kitaplarını basan yayınevlerinin uygulamaları aracılığıyla ellerinde tabletlerle gidiyorlar okula. Ayrıca internet vasıtasıyla dünyanın öbür ucunda yapılan deneye katılıp, düşüncelerini paylaşabiliyor, uygulamalarla bilgilerini pekiştirebiliyorlar. İlk ve ortaöğretimde durum böyleyken teknolojinin yükseköğretimdeki önemini de unutmamak lazım. Özellikle matematik, mühendislik ve mimarlık gibi sayısal merkezli bölümlerden bahsetmemek olmaz. Örneğin önceden bir çizim yapabilmek için odaya proje kağıdı sığdıramayan mimar adayları, şimdi 3ds max gibi programlar aracılığıyla çizimlerini dizüstü bilgisayarlarından istediği ölçekleri kullanarak rahatça yapabiliyorlar.

Bir de madalyonun öbür yüzü var. Teknolojiyle beraber kültürümüzün getirdiği gerçekliği bir kenara bıraktığımız ortada. Eskiden sevdiğimiz bir yazarın yeni kitabının çıktığını duyunca ilk baskısını alır, yanımızdan ayırmazdık. Şimdi ise e-kitaplar aracılığıyla okumak istediğimiz kitabı tabletimize, telefonumuza indiriyoruz. Onların da şarjları bitmesin diye taşınabilir şarj aletlerimizi yanımızdan ayırmıyoruz. Geleceğin sahibi çocukların, gençlerin eğitim için verilen tabletleri, oyun veya sosyal medya merkezli kullanmaları da işin başka bir boyutu.

Acaba interneti bulunca kalemi, kağıdı unuttuk mu? Sizce kağıdın berraklığına bırakılan kelimelerin kokusundaki samimiyeti internet bize verebilir mi? Cevabı belki de bir tık ötenizdedir, kim bilir…

                                                                                                                       Zennur Çalık