#

Özgüvende Kadere İman Saklı

Bugüne kadar duymadıysanız “farkında” bir birey olmaya niyet etmek için güzel bir vesile olacağına inandığımız Aliye Hanım’ı tanımaya ve literatürümüze kazandırdığı “Kör Topal Giden Bilim Dalı: Engeloji”nin üniversitelerde anabilim dalı olarak okutulacağı günlere hazır olun. Söyleşimizde engellerin engel teşkil etmeyeceği bir dünya için farklılıklara dair farkındalık, engellere karşı özgüven kazanmak adına çok şey bulacaksınız.

Sade Soda okuru için kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Bursa’da doğdum. 9 aylıkken çocuk felci geçirdim ve o günden beridir bedensel engelliyim. İlk, orta ve lise öğrenimimi ilçem Mustafakemalpaşa’da tamamladım. Daha sonra Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdim. Mezun olduğum yıllarda engellilere öğretmenlik hakkı verilmiyordu. Bu nedenle öğretmenlik yapamadım.

Dergileri çok severim. Dergiler ve dergicilik benim için çok önemli. 1989-1990 yıllarında Kadın ve Aile Dergisi’nde yazılar yazdım. 1991-1994 yılları arasında da engellilere yönelik Yaşama Sevinci Dergisi’nde editör olarak çalıştım. Aynı dönemde engellilere yönelik TRT’de yayınlanan Her Şeye Rağmen programında Yapım Yardımcısı olarak çalıştım.

1994-2010 yılları arasında TGRT’de Metin Yazarlığı, Yapım-Yönetim Yardımcılığı, Basın ve Halkla İlişkiler Basın Tanıtım Sorumlusu ve TGRT HABER Medya Sorumlusu gibi çeşitli görevlerde bulundum.

2010-2013 yıllarında Türkiye Beyazay Derneği ve İŞ-KUR’un ortak projesi olan engelli istihdamına yönelik Engelli Kariyeri’nde Değerlendirme Uzmanı olarak çalıştım. Bu arada engellilere yönelik çeşitli projelerde çalıştım.

2011 yılında yazmaya başladığım, hâlen yazmaya devam ettiğim engelli, engellilik ve engelli farkındalığı hakkında yazdığım kitabımla aynı adı taşıyan bir blogum var.

Engeloji nedir, sizi literatüre engeloji kavramını kazandırmaya,  engellilere umut olmaya, farkındalık yaratmaya, blogunuzu açarak yazmaya iten süreçten biraz bahseder misiniz? Gençken böyle bir alana yöneleceğinizin hayalini kurmuş muydunuz?

Kitabımın adının bir cümle olmasını düşünüyordum. Aklımda şöyle bir isim vardı: “Topal Demesinler Diye”. Bu isim bir yazımı konu alan Mehmet Ali Birand ile ilgiliydi. Ama beni de anlatıyordu. Ancak sonra yayınevi ile kitabın adının tek kelime ve farklı bir isim olmasına karar verdik. Yayınevinden bir süre istedim. Yüzlerce isim buldum. Hiçbiri içime sinmedi. Daha iyi bir isim bulacağımı hissettim. Ve sonunda bir sahur vakti aklıma Engeloji geldi. Adı ilk bulduğumda arama motorunda sorgulayınca başka bir kelime yazıp “Yine de girdiğiniz şu sorguyu mu aramak istiyorsunuz?” yazdı. Benim de istediğim buydu! Hiç kullanılmamıştı, farklıydı ve anlamlıydı. “İşte bu…” dedim. Engeli ve engelliyi doğru anlamak bir bilimdi!  Engeloji de bunu anlatıyordu. Alt başlık olarak da “Kör Topal Giden Bilim!” olsun istedim. Çünkü engelliler yanlış biliniyor ve tanınıyordu.

Evet, maalesef engellilik yanlış biliniyor, engelliler yanlış tanınıyor. “Bunu doğru anlatmalıyım.” diye düşündüm. Bloguma da bu amaçla başladım. Yazılarımın beğenilip takdir görmesinden çok, engelliliği doğru tanımlamak ve bir farkındalık ortaya koymak istiyorum.

Okumayı çok sevdiğimden yazmak da hayallerim arasında idi. Ama kitapların okunmadığını bildiğimden kitap fikri benden uzaktı. Ancak yayınevi beni ikna etti. Kitabım Engeloji, böylece ortaya çıktı.  

Engelli olmak bazen cesaretlendirici bir güç bile olabiliyor.

Engeller, hayallerine giden yolda bir insana gerçekten engel olur mu?          

Bence olmaz. Olmadı. Hatta engelli olmak bazen cesaretlendirici bir güç bile olabiliyor. Engelli olup başarılı olanlar, engeli engel olarak gören değil de onu basamak olarak gören kişiler arasından çıkıyor.

En büyük engel içimizdekiler. Sizce özgüvensiz olmanın geçerli, aşılamayacak nedenleri var mıdır?

Kimse mükemmel değil ki. Herkesin zayıf noktaları olabilir. Önemli olan bunu sorun yapmamak. Özgüvenli olmak için engelli ya da engelsiz olmanın bir etkisi olmadığını düşünüyorum. Yani engelsiz bir kişide özgüven olmayabilir. Engelli biri de özgüvene sahip olabilir. Bu içsel bir şey.

Kitabınızın kapağında kulakları tıkalı, gözleri kapalı birine yer vermişsiniz. Burada vermek istediğiniz mesaj nedir?

Kitabımın kapağının tasarımı Hüseyin Özkan’a ait. Ben sadece rengi mavi olsun, sade olsun; resim olarak da engelli biri ve engelli logosu olmasın istedim. Tasarım olarak birkaç örnek vardı. Bu içime sindi. Hatta ilk görüşte bayıldım. Mesajı da çok etkileyici ve güzel geldi. Engelliler görülmüyor, sesleri duyulmuyor. Engelli farkındalığından uzak olmak daha güzel nasıl anlatılabilir ki?

Özgüvende aynı zamanda kadere iman saklı.

Blogunuzdaki bir yazınızda, “Özgüven çok önemli, yoksa engelli olmak çok zor.” demişsiniz. Özgüven, sizin için ne ifade ediyor? Olmasaydı hayatım farklı olurdu diyebilir misiniz? Bu bağlamda yüreklendirdiğiniz, etkilediğiniz birileri oldu mu?

Bence özgüven; kişinin kendini tanıması, kendi özelliklerini, artı ve eksilerini görebilmesidir. Özgüven kişiye hayatla baş edebilme, sorunlarla mücadele, zorluklara dayanma gücü veriyor. Özgüvende aynı zamanda kadere iman saklı. Engelsiz bir “Aliye” düşünemedim ben. Bunu kabullendim. Böyle olunca hayatı bu şekilde sürdürebilmenin yollarını da buluyorsun. Eğitim almak, çalışmak gibi…

Bu özgüveni duymasaydım hayatım daha güç olurdu diye düşünüyorum. Yazılarımı genellikle engelsizler için yazsam da engellilerden etkilenenler oluyor. Bunu gelen yorumlardan anlıyorum. 

Bana topal denmesini istemedim.

 “Hiçbir engelli yanına bir sıfat almak istemez. Sadece adıyla anılmak ister.”  Toplumda engellilere karşı sıkça yapılan yanlışlardan birine değinmişsiniz. Toplum olarak katedecek çok yolumuz var. Bu bağlamda neler söylemek istersiniz?

Evet, engelliler bir sıfat almak istemezler. Kör, topal, sağır, dilsiz, çolak, kambur gibi… Ama maalesef bu çok yapılıyor. Ben de kendi adıma, bana topal denmesini istemedim. Bu belki benim gerçeğim. Ancak bu sıfatların kişiyi aşağıladığı ve küçümseme amacıyla kullanıldığı ortada. Umarım bu bakış açısı değişir ve bu sıfatlar bir gün kullanılmaz olur.

Engellilerle ilgili çalışmalar konusunda Türkiye ne durumda?

Günümüzde engeliler adına güzel şeyler olduğunu düşünüyorum. Çok önemli adımlar atıldı. Örneğin ben öğretmenlik yapamadım ama artık engelliler de öğretmen olabiliyor. Erişim adına da önemli çalışmalar yapıldı. Her şeyi bir yana bırakalım. Özür, çürük, sakat kelimelerinin bile kanunlardan çıkarılması önemli bir adım bence.

Engelini bir şekilde aşıyorsun ama önyargıları yok etmek çok daha zor geliyor.

Engellilerin topluma kazandırılmasında bizlere düşen nedir, ne yapmalıyız?

Aslında engelliler çok şey istemezler. Oldukları gibi kabullenilmek isterler. Acıma, küçümseme gibi bakış acılarıyla, önyargı ile bakılmasın yeter. Engellileri,  engellerinden çok çevreden gelen acıma, küçümseme gibi negatif bakışlar etkiler. Engelini bir şekilde aşıyorsun ama önyargıları yok etmek çok daha zor geliyor.

Engelliler engeli, engeli olmayanlar da engellilere bakış açılarıyla imtihan ediliyorlar. 

Aliye Hanım, bir yerde “Ailem engellerimin farkında davrandılar bana ama hep iyi ve güçlü yönlerimi öne çıkardılar.” demişsiniz. Herkeste olduğu gibi, belki daha çok, engelli arkadaşlar için mesele kendilerinde başlıyor. Yani engelliliğin bir farklılık olmadığı, üzerinde konuşulacak kadar önemli bir etki unsuru olmadığı düşüncesiyle mi bir hedefe başlamak gerek yoksa tüm farklılıklarımızın zenginlik de olduğunu kabul ederek mi? Çünkü her insan apayrı birer âlem.

Çok haklısınız. Her insan farklı bir âlem. Artılarımız ve eksilerimiz var. Bunu böyle görüp hayata böyle bakmalıyız. Her şeyin bir imtihan olduğunu da unutmamak gerekir. Böyle düşünürsek hayata böyle bakarsak her şey kolaylaşır. Engelliler engeli, engeli olmayanlar da engellilere bakış açılarıyla imtihan ediliyorlar. 

Hayatta beni başarmak yolunda yüreklediren kişidir dediğiniz, örnek aldığınız biri var mı ?

Tek başına örnek aldığım biri olmadı. Ama her tanıdığım kişiden örnek aldığım özellikler olabiliyor. İyimserlik, güler yüzlü olmak gibi…

Son olarak Sade Soda okuruna ne mesaj vermek istersiniz?

“Sade Soda” okurlarına bir soru sormak istiyorum: “Hiç engelli birini tanıdınız mı?” Cevabınız “evet” ise şimdi onu nasıl gördüğünüzü, ona nasıl baktığınızı düşünün. Eğer o kişinin engelini ön plana almadan, onu olduğu gibi kabullenmişseniz mesele yok. Ama engeli ön planda ise onu yanlış tanıdığınızı söyleyebilirim.

Sorularınızdan Engeloji’yi (kitap ya da blog) okuduğunuzu anlıyorum. Çok teşekkür ediyorum. Anlaşılmak güzel şey…