#

Bir Şey Yap, Güzel Olsun

Merve Çirişoğlu Çotur daha üniversite öğrencisiyken başladığı kitap ayracı projesinin yıllar içinde nasıl İyilikhane Derneği’ne dönüştüğünü anlatıyor bu sayımızda. Telefonla arayıp ağlayarak “Bana çok güzel ilham oldunuz.” diye dua eden bir abla, kermese gelip “Verebileceğim tek şeyim bu.” deyip alyansını uzatan bir genç kız, whatsapp gruplarını açık artırma usulü harekete geçirip sabaha kadar yetimhaneye bağış toplayan bir teyze, ödev olarak “Kitap Ayracı Projesi”ni hikâyeleştirip sınıf arkadaşlarına anlatarak iyilik çağrısında bulunan bir çocuk, sadece yetimlerle vakit geçirmek için sabah erkenden Bursa’dan İstanbul’a gelen bir bey, “Çocuk İftarı” programında “Ben çocuklarımın bu kadar mutlu olup eğlenebilecekleri böyle güzel bir günü hayal dahi edemezdim, siz yaşamasına vesile oldunuz.” diyen bir yetim annesi; hepsi bu küçük adımların içinde saklı. Gelin bu güzel hikâyeyi Merve Hanım’dan dinleyelim:

  1. Bizim hikâyemiz, “Şahit olduğum bunca acıya karşın ben ne yapabilirim?” sorusuna yürekten verdiğimiz bir cevapla başladı. 20 yaşında bir üniversite öğrencisiydik. O dönemde Afrika’da yoğun bir şekilde katarakt ameliyatları çalışmaları yapılıyordu. Biz de üç hastanın ameliyat masraflarını üstlenmeye ve bunun için bir fon kaynağı oluşturmaya karar verdik. Harçlığımızdan bir miktarı transfer etmek değil, kendi emeğimizi ortaya koymak istedik ve “Elimizden ne gelir?” diye düşünmeye başladık.
  2. Tasarım ve çizim işlerini sevdiğimiz için ilk etapta arkadaş çevremizde tanıtımını yapmak üzere 80 tane orijinal kitap ayracı tasarladık ve adını “Kitap Ayracı Projesi” koyduk. Ayraçlarımız çok beğenildi. İlk gün tamamı tükendi ve hedefimize ulaşmış olduk. İnsanların çağrımıza teveccühü ve daha fazla iyiliğe aracı olabilme ihtimalimiz bizde büyük bir heyecan uyandırdı ve hemen yeni ayraçlar tasarladık. Onlar da birkaç güne kalmadan bitti ve projemiz ürünler vasıtasıyla elden ele onlarca üniversiteye yayıldı.
  3. Önce bir web sayfası, Türkçe ve İngilizce sosyal medya hesabı açtık. Projemizi detaylandırıp bir kimlik inşa ettik. Bize gelen talepleri değerlendirip not defteri, rozet, anahtarlık gibi yeni ürünler hazırladık. Her hafta yoğun bir şekilde Türkiye’nin onlarca şehrine yüzlerce kargo gönderdik. Bu arada işin çizim, piyasa araştırması, matbaa baskısı gibi aşamalardaki teknik detaylarını araştırıp öğrendik ve ürünlerimizin kalitesini artırdık. Bunu kermesler, stantlar ve seminerler takip etti.
  4. “Kitap Ayracı Projesi”nin üçüncü haftasında, ürünlerden elde ettiğimiz bağışlarda tatmin edici bir düzeye ulaşmıştık. Projemizi gücümüzün yettiği yere kadar devam ettirmeye niyetliydik. Öğrenciler eliyle yürüyen ve onlara hitap eden ürünler üretiyor olmamız, daha büyük bütçeli ve kalıcı bir projeye imza atabilmemizdeki en önemli faktördü. Biraz cesur bir adımla Malavi’de 130.000 TL değerinde bir yetimhane inşa ettirmeye karar verdik.
  5. İlk etapta bu denli bir miktar bizi ürkütse de sınırlarımızı zorlayacak ve bizi sürekliliği olan bir iyiliğe teşvik edecek olmasından dolayı heyecanla projeyi üstlendik. İlk yetimhane projemiz, bize yepyeni kapılar da araladı. İnsani yardımın farklı boyutlarını gördük. Afrika insanını yakından tanıdık. Yetim çocukların karşılaştığı zorluklara şahit olduk ve binlerce hayata dokunduk. “Daha fazla ne yapılmalı, ne yapabiliriz?” üzerine gündemimiz değişti. Sabahlara değin süren yüzlerce verimli toplantıyı geride bıraktık. Zamanımızı daha kıymetli işler için değerlendirdik, insan olduğumuzu hatırladık ve daha nice güzel şeyi yakinen tecrübe ettik.
  6. Yıllar süren ve zaman zaman bizi pes etme noktasına getiren yoğun çalışmaların ardından, verilen emeğin meyvelerini görmek çok güzel bir motivasyon oldu. Ürünlerimizden elde ettiğimiz gelir ve pek çok şehirde gönüllü arkadaşlar aracılığıyla yürüttüğümüz çalışmalarla önce Malavi’de 46 kişilik bir yetimhane, sonra Patani’de 360 kişilik bir okul ve Bangladeş’te 170 kişilik bir yetimhane inşa ettirdik.
  7. Açılışlarını bizzat yaptığımız yetimhanelerimiz ve okulumuzda hizmet alacak olan çocuklarımızla tanıştık, oyunlar oynadık. Her şahitliğimizin omuzlarımıza yeni sorumluluklar yüklediğini hissettik. Üzerine giyecek ikinci bir elbisesi olmayan çocuklardan, hastalıktan karınları şişmiş bebeklere; yiyecek bir yemeği olmadığı için ağaç yapraklarını yiyen insanlardan, anne-babası çetelerce gözleri önünde katledilmiş yetimlere kadar pek çok hikâye dinledik. Raporlarda okuduğumuz “istatistikler”, kanlı canlı karşımızdaydı; muhatabımızdı, kardeşimizdi. Nice insanla kucaklaştık. “İnşallah bir dahaki sefere cennette karşılaşırız.” diye dualar aldık.
  8. Güzel dualar ve girişimler, yolu güzel insanlarla kesiştirince iyilik, kelebek etkisi yapıyor ve bereketle yeryüzüne yayılıyor. Bu süreçte birlikte hareket ettiğimiz bir grup iyiliksever arkadaşımızla kurduğumuz İyilikhane Derneği’nde bu güzelliklere yakinen şahit olmaya devam ediyoruz.
  9. 7 yılı aşkın zamandır devam eden bu çalışmalarımız, bir şekilde insan olmanın hakkını verme çabası aslında. Dünyada mazlum bir insanın, bilhassa çocukların dilinden dökülen dua ve yüzlerinde oluşan tebessüm kadar kıymetli çok az şeyin olduğunu düşünüyorum. Son nefese kadar benim de ailemin de dostlarımın da iyiyi konuşan, iyiyi yapan ve iyiliğe çağıran insanlardan olmamızı temenni ediyorum.

Bu güzel hikâyeyi Merve Hanım’ın TEDxReset konuşmasından da dinlemek için: https://bit.ly/2JMTFnW