#

ÖN YARGILARA ÖN YARGILI YAKLAŞMAK

Ön yargı… Ne kadar da kötü bir kelime değil mi? Belki de bütün sorunlarımızın kaynağı, zihnimize pranga vuran bir güç… Evet, hemen hepimiz ön yargı kelimesini duyunca üç aşağı beş yukarı böyle şeyler geçiririz zihnimizden. Ön yargılar kötüdür, Einstein demiştir ki: “Ön yargıları kırmak atomu parçalamaktan bile zordur.” Vesaire… Peki, madem hepimiz ön yargının kötü bir şey olduğu noktasında mutabığız, acaba neden bunu aşamıyoruz? Bu soruya cevap aramaya çalışalım.

Teorik olarak hayatta her kişi ve olay, kendine özgü vasıflara sahiptir, biriciktir. Dolayısıyla yorum yapmak için her kişi ve olay hakkında bütüncül bir inceleme gerekir. Ancak, bunun tam aksine, hayatta çoğu şeyin çok da orijinal olmadığını söyleyebiliriz. Kabul etmek gerekir ki hepimizin içinde belli başlı güdüler var ve bunlar belli şartlar altında çoğunlukla benzer sonuçlar veriyor. Öte yandan, insan zihni, öğrenmek için soyutlama yapmaya muhtaçtır ve her soyutlama, bir anlamda genelleme niteliği taşıdığı için, içinde bir miktar sorun barındırır. Gönül ister ki bu sorunu barındırmasın, ancak 24 saatten müteşekkil günlerle yaşayan -ve özellikle son dönemde çok yoğun(!)- insanlar olarak, her olaya ayrıca vakit ayırmamızın zor olduğu da bir gerçek. Örneğin, yaşadığınız şehir hakkında kanaat sahibi olmak için insanları, araçları, mekanları kendinizce belli kategorilere ayırmak zorundasınız. Çünkü tekil incelemeye asla vaktiniz -ve belki de takatiniz- yetmez, ayrıca parçaların üzerinde çok durmak bütüncül bakışınızda sorun oluşturabilir zira kabul etmek gerekir ki bütün, kendini oluşturan parçaların toplamından başka bir şeydir.

Kötü niyet bir ön yargı olduğu gibi iyi niyet de bir ön yargıdır

Yaptığınız meslek gereği zamanla bazı kanaatleriniz oluşur, belli insan tiplerinin belli davranışlar sergilediği gibi. Bu yerleşik kanaatler de bir bakıma ön yargıdır zira bahsedilen tipte bir insanla tanıştığınız anda onu yeterince tanımadan hakkında hüküm veriyorsunuzdur. Bunlar ön yargı değil, yaşayarak öğrenilmiş hayat tecrübeleridir diyebilirsiniz ancak unutmayın ki bizim ön yargılarımızın hemen hepsi, bizden öncekilerin hayat tecrübeleridir. Tabii ki bunları olduğu gibi kabul etmek gerekmiyor ancak “bunlar ön yargı” deyip tümden reddetmek de aynı oranda yanlış. Zira, ateş olmayan yerden duman çıkmaz misali, yaygın ön yargıların sebebini araştırmalı ve ona göre karar vermeliyiz.

Örneğin, bir grup insanın çok da geçimli insanlar olmadıklarına dair yaygın bir ön yargı olabilir. Yapmanız gereken, belli bir grup insan hakkında ayrımcı fikirler beslenmemeliyim, diyerek bu ön yargıyı olduğu gibi reddetmek değil durumu öğrenmeye çalışmaktır. Siz, -böyle bir durum varsa- bu durum karşısında -daha doğru veya ahlaki olduğunu düşünerek- toleranslı bir tutum takınabilirsiniz, ancak davranışlarınızdan bir sonuç umuyorsanız öncelikle mevcut realiteyi iyi kavramanız gerekir. Demek istediğim, kötü niyet bir ön yargı olduğu gibi iyi niyet de bir ön yargıdır. Ön yargı deyince aklımıza olumsuz kanaatler gelir ve bunların yanlış olduğunu kabul ederiz ancak olumlu ön yargılarımızdan kurtulmaya pek de çalışmayız. Kabul etmeliyiz ki, hayatta iyi insanlar da var kötü insanlar da. (İyi-kötü kavramlarını herkesin kendi terazisine bırakıyorum 🙂 ) En sıradan insanların bile şartlar oluştuğunda kısa sürede birer canavara dönüşebildiği deneylerle sabit. 

Ön yargılar hakkında düşünerek hareket etmek noktasında, birçok meslek grubunun birbirleri hakkında atıp tutmaları örneğinin çok verimli olduğunu düşünüyorum. Örneğin hakim/savcılar ve avukatlar. Bu iki gruptan birine, ülkemizde neden yargıya olan güven az, diye sorarsanız büyük çoğunluğu karşı tarafı suçlayıcı cevaplar verecektir. Görüldüğü gibi, sorunun sorumluluğunu başkasının üzerine atmaya dayalı refleksler mevcut. İnsan olarak hepimiz, suçu başkasına atmayı severiz. Bu refleks toplumsal bir bilinç hâlinde gerçekleşince yaygın ön yargılar ortaya çıkmış oluyor.

Bir diğer örnek ise, özel üniversite-devlet üniversitesi çatışması. Tercih listesinde iki türden okulları da yazmış olan bir gencin, yerleştirme sonrası kısa süre içinde diğer tür okullar için düşmanca ifadeler kullanmasının bir ön yargı olduğunu söyleyebiliriz, zira muhtemelen etrafından duydukları nedeniyle bu ifadeleri kullanıyordur. Bu kişilere, kanaatlerine dayanak olarak gerçekten yeterli bilgi ve gözleme sahip olup olmadıklarını sorsak çoğu olumsuz cevap verecektir ancak gündelik hayatta böyle konuşmaktan çekinmemektedirler. Sebebine baktığımızda, en basit ifadesiyle kendini iyi hissetme ve doğru yer olduğunu ispatlama çabası olarak nitelendirebiliriz. Bu açıdan bakınca, aslında bile bile ön yargılı oldukları dahi söylenebilir. Gördüğünüz gibi, ön yargıların sebeplerini araştırdığımızda enteresan sonuçlara ulaşabiliyoruz. İnsanların söylediği sözleri, serdettiği kanaatleri ön yargı deyip yaftalamak yerine bu ön yargının kaynağının ne olduğu üzerine düşünmek ve araştırmak, toplumsal ilişkilere yönelik bakış açımızı da genişletir. Ön yargının yanlış olduğu çok açıktır, ancak bunun sebebinin ne olduğu ve nasıl bu kadar yaygınlaşabildiğine kafa yormak konuya olan vukufumuzu artırır. Ayrıca, her şeyden bir toplumsal olgu olan ön yargıyı direkt olarak gayrimeşru ilan edip nedenlerini araştırmayarak ön yargısız bir topluma ulaşmanın mümkün olmadığını da eklemek gerekiyor.

Ön yargıları sırf ön yargı oldukları gerekçesiyle reddetmek de bir ön yargıdır

Toplumumuzda veya dünyada yaygın olan ön yargıların yüzde kaçı ne kadar doğruluk payı taşır, buna dair net bir bilgimiz elbette yok ancak ben çok da düşük olmadığı kanaatindeyim. Öte yandan, ortada bir fayda/maliyet ilişkisi de var. Örneğin, sokakta size elden mal satmak isteyen kişiler hakkında bir ön yargıya sahipsiniz. Bu kişilere karşı temkinli yaklaşmak size bir şey kaybettirmez. Her yeni insana yeni bir şans vermenin sonuçlarının pek de olumlu olmadığını hemen hepimiz tecrübe etmişizdir. İnsan; bilmediğinin düşmanıdır, denir. Dolayısıyla bilmeden düşman olmaktan kaçınmak gerekir ancak demek istediğim, bazı ön yargıların pratik faydalarının olduğu. Bu pratik faydalar gayrimeşru mudur ya da toplumsal gelişmenin önünde bir engel midir, bu sorulara cevap vermek yazının hacmini aşıyor. Yanlış anlaşılmak istemem, amacım ön yargı kavramını meşrulaştırmak değil konuya farklı bir bakış açısı getirmek, yani bir anlamda ön yargılarınızı yıkmak 🙂

Hasıl-ı kelam, ön yargı elbette iyi bir şey değildir ve mümkün olduğunca uzak durmak gerekir. Ancak, bunu yaparken kendi öğrenme süreçlerimizi -doğamızı- hiçe sayarak başka ön yargılara kapılmamaya özen göstermeliyiz, diye düşünüyorum. Sloganik ifadesiyle; ön yargıları sırf ön yargı oldukları gerekçesiyle reddetmek de bir ön yargıdır.

YEK:

*milgram deneyi: https://www.youtube.com/watch?v=_e1_-UpdzZ0

*stanford hapishane deneyi: https://www.youtube.com/watch?v=1DPxv2xQ-_I&feature=youtu.be

spot: İnsan; bilmediğinin düşmanıdır!