#

MODERN HAYATTA AİLENİN ÖNEMİ VE GENÇLİĞİ BEKLEYEN

Yeniden aileye dönme zamanı. Dirilme ve uyanmalar evlerde, ailelerde başlamalıdır. Aile içi ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmeliyiz.

Ebeveynlerimiz de daha hayırlı, daha karakterli, daha şahsiyetli bireyler yetişmek için geceli gündüzlü çalışmalıdır.

Aile, inancımızın şekillendiği kurumdur. Anne ve babalarımızın hal ve davranışları inancımızı şekillendirmedeki en büyük etmendir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu konuda şunu belirtmiştir: “Her doğan, fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi yahut Hristiyan veya Mecusi yapar…” Bizim inancımız İslam olduğundan ebeveynlerimiz doğumumuzdan itibaren bizlere İslam üzere bir hayat tarzı sunmaları/aşılamaları gerekmektedir. Kur’an’da da belirtildiği gibi:

“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.”[1]

Aile, İslam’ın üzerinde durduğu en önemli konulardan biridir. Çünkü aile İslam’ın şahsiyetlere nakşedildiği kurumdur. Aile, Müslüman bir neslin yetişmesi için bir mekteptir. Urie Bronfenbrenner’in dediği gibi “Aile, insanları insan yapmanın en etkili aracıdır.” Müslüman neslin yetişmesi için kilit nokta ailedir. Aile, şahsiyetleri örnek alarak bir şahsiyet yetiştirir. Bizim için en güzel örnekse Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. Aynı zamanda Peygamber Efendimizin (s.a.v.) aile ortamı da bizim için en önemli canlı örnektir. Ehlibeyt cennet ehlidir. İslam’ın her hücreye nakşedildiği evdir. Kurtuluş reçetemizdir bizim. Hz. Ali’nin ilim ve kahramanlıklarının yaşatıldığı bir evden Hz. Ali gibi âlim ve cengâver bir çocuk/genç/mücahit çıkmaz mı? Ya da sahabeden Ömerler, Osmanlar, Ebu Bekirler, Musablar ve daha niceleri…

Aynı zamanda bizim kültürümüzden de nice şahsiyetler çıkmıştır. Onların arkasında ailelerinden aldıkları şuur ve destek vardır. Her şahsiyetin arkasında bir aile vardır. Hem bu toprakların öz evlatlarıdırlar. Fatih’i Fatih yapan aldığı eğitim ve terbiyedir. Daha genç yaşlarda İstanbul’un fethini planlayan Fatih’in bu düşüncesinde ailesinin payı yadsınamaz. Daha birçok örnek mevcut. Önemli olan bu topraklardaki şahsiyetlerin ailelerinden kültürel birikimi ve İslami eğitimi almalarıdır. Bunlar hayatlarını bu topraklara feda edeceklerdir. Asım’ın Nesli’nin rüyalarını gören, onun hayallerini kuran Mehmet Akif de bunun en güzel örneğidir. Akif, aldığı aile terbiyesiyle bu topraklara olan borcunu kalemiyle ve alın teriyle ödemiştir. Çok uzaklara da gitmemize gerek yok. Geçtiğimiz asırda anne ve babalarımız birçok sıkıntı yaşadı. Sırf İslami ve millî şuurda oldukları için zulüm ve baskı gördüler. Ama onlar yine de mücadele ettiler. Onlar bu şuuru ailelerinden almasalardı belki bugün daha kötü şartlarda olacaktık. 15 Temmuz’da da birçok yiğit şehadete yürüdü. Kimi Ömer’di, kimi Halil… Onlar bu şuurla direndiler. Karşılarındaki hainler şaşırdılar çünkü onların şuurları yoktu. Şuurlarını, kişiliklerini bir makam ve birkaç kuruşa satmışlardı.

Küresel egemen düzenler; amaçsız, gayesiz, dertsiz, başıboş bir gençlik yetiştirmek peşinde. Bütün yayınlarını, program ve projelerini, internet ve sosyal medyalarını buna göre kurgulamışlardır. Düşünmeyen, akletmeyen, kontrolleri kendi ellerinde, yiyip için yatan, ruhunu ve vicdanını başkalarına satmış zombi bir nesil vücuda getirmenin gayesi içindeler. Azaltılmış İslam, günahlarda ve yanlışlarda başkalarıyla eşitlenmiş Müslüman bir tip olmak hiç de fena bir fikir değildir onlar için. Bütün renklerden izler taşımalı bu gençlik. Bütün zevkleri ve renkleri tatmalı. Her an her şeyi olabilmeli. Şahsiyeti, ahlakı, düşüncesi, aidiyeti her an değişebilmeli. Kendisini ille de özgür zannetmeli. Küresel düzenler, dijital diktatörlükleriyle dijital köleler yetiştirmeye çalışıyorlar. Tepeden tırnağa çağdaş köleliğin en büyük örnekliklerinin yaşandığı günümüzde insanlar kendilerini yine de özgür hissetmeli. Çelişkiler, çatışmalar, iç huzursuzluklar, bunalımlar, buhranlar, intiharlar, cinayetler, vahşet ve dehşet hadiseler bu neslin yaşadığı vaka-i adiyeden olmalı. Maalesef, nesil ve aile bu çağda çökertilmiş durumdadır. Kirli güçler, sinsi emeller, üst akıllar hedefi on ikiden vurmaya çalışıyorlar.

Aile, tohumun ekildiği tarladır. İyi sürülürse tohum da yeşerir ve boy verir. Sürülmez ve bakılmazsa çölleşir, anlamını ve önemini kaybeder. Yukarıda da söylediğimiz gibi aileye saldıranlar da tek tip insan modeli yetiştirip fertleri robot gibi kullanmak istemektedirler. Kısacası bizim ruhsuz, şuursuz ve kalpsiz kişi/liksizler olmamızı istemektedirler. Maalesef bunda da -kısmen de olsa- başarılı oldular/oluyorlar.

Yeniden aileye dönme zamanı. Dirilme ve uyanmalar evlerde, ailelerde başlamalıdır. Aile içi ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmeliyiz. Ebeveynlerimiz de daha hayırlı, daha karakterli, daha şahsiyetli bireyler yetişmek için geceli gündüzlü çalışmalıdır. Onlara çok büyük görevler düşmektedir. İşin ucu yine eğitime gelip dayanmaktadır. Toplumda baştan sona bir eğitim seferberliği başlatmak gerekiyor. Bu eğitim, klasik, içi boş sadece öğretimin gerçekleştiği bir seküler eğitim olmamalıdır. Fertten devlete, toplumdan ümmete, zerreden küreye kadar eğitim. Tasavvurda, düşüncede, ahlakta, eylemde, söylemde, sevgide, öfkede, dostlukta ve adavette eğitim. Ailede eğitim, okulda eğitim, sokakta eğitim, iş yerinde eğitim, devlet kademelerinde eğitim… Her şeyi ve herkesi Allah’ın şerefli kulları olma mertebesine yükselten bir eğitim anlayışı olmazsa olmazdır bugün. Gayesi Allah, rehberi Kuran, örnek ve önderi Muhammed aleyhisselam olan ve ahirete odaklanmış, dünyasını da ihmal etmeyen bir eğitim anlayışını inşa ve ihya etmenin tam zamanıdır. Kurtuluş reçetesi budur. Bundan başka reçete yoktur, bunun dışındaki bütün sokaklar çıkmazdır.

Son sözümüz dua olsun. Zaten duamız olmasaydı ne ehemmiyetimiz kalırdı değil mi? Dualar da tıpkı ailelerimiz gibi sığınağımız değil midir? Dualar da dinlendiğimiz, dillendiğimiz ve dirildiğimiz sıcacık yuvalarımız değil midir? Bu yönüyle dua ile aile arasında çok büyük benzerlikler vardır. Duaları ailelerimizin başköşesine ikame etmemiz lazımdır. Onun yağmurlarında yıkanan nesiller kirlenmez, kuraklık çekmez, çölleşmez.

Allah bizlere İslami şuurla yetişen bir gençlik nasip etsin. Ailelerimizi İslam’la canlandırsın. Evlerimizi cennetten bir bahçe eylesin.


[1] Tahrim, 66/6.