#

Senin Kılavuzun Kim

                                           4 DAKİKA 36 SANİYE 55 SALİSE*

Size göre “en özgüvenli” kişi kimdir? Peki ya bildiğiniz en iyi girişimci? Aklımıza gelen ilk isimler gayriihtiyari şöyle oluyor: Elon Musk, Tesla, Mark Zuckerberg, Steve Jobs, belki Martin Luther, Angela Merkel… Tamam, tamam, illa ki Müslümanlar da vardır o listede. Mesela Fatih Sultan Mehmet, Abdülhamid Han, ee Diriliş Ertuğrul da var tabi. Hezarfen Ahmet Çelebi, Zeynep Gazali, Hasan el-Benna, Rabiatü’l Adeviyye…

Biraz daha, pek çok daha geriye gidersek eğer -tabi hâlâ sayfayı çevirmediyseniz- en büyük girişimciliği, hayran bırakan özgüveni, verilen görevi “o” dedi diye sağa sola bakmadan “Ben yaparım!” diyen bir topluluğu göreceğiz. Tuhaf biçimde ilk anda aklımıza gelmeyenleri hatırlayacağız. Hayatlarını okuduğumuzda alınması gereken ders kabilinde, bizlere örnek olduklarını anlayacağız (özür dilerim anımsayacağız). Öyle ki cesaretinde, atılımında, sorduğu soruda, yaptığı işte her fiilinde bu insanlara bunu yaptıranın iman olduğunu, ancak iman olacağını anlayacağız. Hâlâ mı değişmedi sayfa? Peki.

Önce özgüvenin genel tanımına bakalım: “Kişinin kendine olan güveni” demek özgüven. Ne olur bu özgüvenle? Varlığı ne yaptırır ki yokluğu sorun teşkil eder?

Özgüven, Adım Attırır

Evet, onların girişimciliği bir garajda başlamadı. Evet bir şirket kurmadılar. Haklısınız bir yazılım da geliştirmediler. Dedelerinden kalan arsaya “tower”lar dikmediler o dönemde. Her işlerinde bir fark vardı. Yaptıkları ticaretten elde ettiklerini Mekke’de zulüm gören kardeşlerine henüz zekât yokken verdiler. Şimdi “En az 6 ay alır.” dediğimiz bir işi onlar 2 haftada yaptılar. Bir dayanakları vardı, öne attıran bir dayanak, bir adım daha dedirten bir şey…

Mesela Talha varmış bu toplulukta. Talha bin Ubeydullah (as). Yürüyen şehit demişler bu delikanlıya. Bir gün Uhud savaşında peygamberimizi hedef alan müşriklere karşı bedenini siper ederken, oklar kesilince doğrulmuş ve karşıdan bir okun Resulullah’a (sav) hedeflenip geldiğini görünce bedenini Resulullah’ın (sav) önüne koyamayacağını anladığı an elini siperlemiş. Eline isabet eden ok, şahadet parmağı dışındaki tüm parlaklarını koparmış. Böyle biriymiş.

Bize göre bir işi hemen “Ben yaparım.” diyen adam duruşuyla gösterir ya özgüvenini… Peygamber’in Yemen’e vali olarak kimin vazife almak istediği sorusuna ayağa kalkarak “Ben ya Resulullah” deyip şecaatini gösteren ve vazifeyi üstlenen kişi, Muaz Bin Cebel varmış.

Bir diğer maddede der ki “Özgüvenli kişiler kendinden emin olurlar.” Abdullah varmış. Abdullah bin Mesud (as). Mekke’de ilk defa ve açıkça herkesin önünde Kur’an-ı Kerim okuyan bir adammış. Hangi sure mi? Rahman suresi…

Fuat Sezgin’e aşinayız, peki ya…

Özgüvenli kişi… Nasıl? Bilmediği bir dili, İbraniceyi 3 haftada duyduğunu yazacak, yazdığını okuyacak kadar öğrenmeye adım atacak, yetmeyip bunu yine hiç aşina olmadığı bir dil olan Süryanicede de yapabilecek kadar öğrenen kişi. Kim? Zeyd bin Sabit (as) varmış bu toplulukta. Hani 11 yaşındayken Bedr savaşına katılmak isteyen ama yaşı küçük diye geride bırakılan çocuk.

Yazar ya özgüvenli kişilerin özelliklerinde ‘Bir duruşu olan kişilerdir, girdikleri ortamda hemen kendilerini fark ettirirler.” diye… Bu arayışa giren biri Selman-ı Farisi. İran asıllı bir sahabe… Mecusi Ateşgedesi’ndeki kutsal ateşi yakmak ve sönmesine engel olmakla görevli iken çıktığı hakikat yolculuğunda önce Hristiyan olup kiliselerde ömrünü ibadet ve ilimle geçirmiş, sonrasında bir köle iken İslam’la tanışmış.

Şu özgüvenli insanlar kendilerine güvenerek hareket ederler ve girişimci olurlar ya… Rufeyde, bir diğer adıyla Kuaybe Bin Sad (as) varmış yine o toplulukta. Hemşire… Hendek savaşında savaş alanının yakınına kurulan çadırın başında görevli, İslam’ın ilk hemşiresi. Eğitim görmüş hemşirelerin idare ettiği ilk (seyyar) sahra hastanesini kuran kişi olarak da İslam tarihinde yer alır.

Cesaretli Olandır

Varlıklarından vazgeçmek özgüven midir? Mus’ab Bin Umeyr (as) ipek elbiseler içerisinde büyüyen Mekke’nin en yakışıklı delikanlısı. Bu delikanlıyı Müslüman olduğundan dolayı zenginliğinden oldurtan, Yesrib’e İslam’ı anlatmak için yola düşürten şey özgüven miydi? 

Özgüven adım attırır dedik ya… Hz. Ömer döneminde Filistin’i kesin olarak İslam hâkimiyeti altına alan, Yermuk, Ecnadeyn savaşlarına katılan, İskenderiyye’yi fetheden, Mısır fâtihi Amr bin As da (as) bu topluluktan. Katıldığı hiçbir savaşta yenilmeyen, Seyfullah lakabına sahip olan Halid bin Velid de.

Hâlâ mı çevirmediniz sayfayı? Durun o zaman bir şey daha var. Bu kişi köle iken bulunduğu şehrin valisinin dikkatini çekiyor ve vali tarafından azat ediliyor. Ordu komutanı oluyor, sonrasında biz onu İspanya (Endülüs) fâtihi olarak tanıyoruz zaten. İspanya’ya girdiğinde takviye birlik talep ettiği vali, birlikler gelene kadar beklemesini emrederken birlikler gelene kadar İspanya’yı fethetmiş oluyor. Elindeki az birlikle bu fâtih neye güvenmiş olabilir? Kendisine mi, gelecek olan birliğe mi, elindeki orduya mı?

Peki, Mugîre bin Şu’be? İran kralı karşısında “O zaman bizden ölen birisi cennete gider, sizden öldürdüklerimiz ise cehenneme girer! Bizden sağ kalanlar da sizin topraklarınızı fetheder…” cümlesini dile getirirken kimdi güvendiği?

Yazının takribi okunma süresi. Laboratuvar ortamında test edilmemiştir. *

YEKLER:

Oku: Âdem Apak; Ashab-ı Kiram-İslam’ın Örnek Şahsiyetleri / İ. Lütfi Çakan-Sahabe Kıvamı

İzle: Ömer Muhtar (Lion of the Desert) (1980)

Git: Şehrindeki önderlerin kabirlerini ziyaret et.