#

Mehmet Ceylan, Aynı Sırayı Paylaşanlar’da!

Hazır sayımızın konusu “Gençlerin Mekânları” iken kanı deli akan bir seyyahın çıktığı yolculuğu da sizinle paylaşalım istedik ve otostop çekerek İstanbul’dan Hindistan’a kadar giden Mehmet Ceylan’ı ziyaret ettik. O da eski bir İHL’li ve şimdi İHH Organizasyon Birim Koordinatörü olarak ülke ülke gezmeye hâlâ devam ediyor. Gelin yolunun hikâyesini bir de ondan dinleyelim. Kim bilir belki size de ilham olur.

Otostop sizin için ne demek?

Otostop, bence belirlenmiş bir rotada seyahat etmek için sıkıcı ama amacınız bilinmeyene doğru gitmek ise ve özgürlüğün gerçek anlamda ne olduğunu hissetmek istiyorsanız dünyanın en güzel eylemlerinden biri. Hatta kendimi özgür hissettiğim sayılı anları tarif etsem, sırtımda ağır bir çanta ile aç bile olsam otostop çekmek diyebilirim.

Küçükken de böyle maceralarınız olmuş muydu?

Küçükken mahalledeki arkadaşlarla “kaybolmaca” diye bir oyun uydurmuştuk kendimize. Mahalleden çıkar, bilmediğimiz başka sokaklara ilerler, kaybolurduk; sonra sora sora mahalleye geri gelirdik. Bu, zamanla ortaokulda ve lisede çerçevesi genişleyen bir durum oldu. Öğrenciyken otostop çekerek yakın illere gittim. Yani mahallede kaybolmakla başlayan bu süreç daha sonraki yıllarda yakın iller ile devam etti.

Yola çıkarken plan yapıyor muydunuz?

Genel olarak gideceğimiz ili belirliyorduk ama genel olarak ne yeriz, nerede yatarız, paramız yeter mi yetmez mi bu kaygılardan sıyrılmıştık. Zaten o zamanlar özellikle Anadolu’daki insanlar yardımseverliğini, içtenliğini koruyorlardı. O vesile ile hastanelerin acil servislerinde, otogarların mescitlerinde çok uyuduk. Bolu’ya kadar normal vasıtalarla gidip Bolu dağında kamyonlara binerdik ve kamyon nereye gidiyorsa bizim hedefimiz de orası olurdu.

Peki, Hindistan fikri nasıl ortaya çıktı?

Türkiye’de 50’ye yakın ili otostopla gezdikten sonra dünyayı gezmek üzerine planlar yapmaya başladık. Bizden önceki neslin Beyazıt’tan kalkan sarı otobüslerle Hindistan’a seyahatleri vardı. Ona yönelik birkaç kitap okuduktan sonra Hindistan fikri kafamda iyice şekillenmeye başladı. Sonra 3 arkadaş bununla ilgili ufak planlar yaptık. Yurt dışına ilk defa çıkmanın verdiği endişe ile bir sürü şey düşündük. Biraz araştırma ile İran, Pakistan üzerinden kendimize bir rota çizdik.

Ailem Beni Hiç Ciddiye Almadı

Aileniz ne tepki verdi bu kararınıza?

Evdekilere “Hindistan’a gideceğim.” dediğim zaman bana güldüler ancak vize, pasaport işlemlerini bitirdiğim zaman beni ciddiye aldılar.

Peki, ne kadar paranız vardı?

Bende 330, arkadaşta da 300-350 dolar vardı ama para üzerine bir planımız yoktu, rotamız da genel hatları ile belliydi.

Yolculuk nasıl başladı?

Haydarpaşa tren garından seyahate başladık. Van’a kadar trenle gittik. Van’dan otostop çekerek sınıra ulaştık, sınırı yürüyerek geçtikten sonra İran’daki ilk köye yürüyerek vardık. Köydeki bütün otelleri gezdik ve birinde karar kıldık. Orada yaptığım banyodan sonra Hindistan’a varana kadar bir daha böyle bir imkânım olmadı.

Hiç hasta oldunuz mu?

Sadece İran’da bir rahatsızlık geçirdim. Trenlerde o zamanlar buzlu su ikram edilirdi. Bedava suyu bulunca aç karnına çok su içtim. Sonradan öğrendik ki buzları yerlerde sürükleyerek getiriyorlarmış ve ben de mikrop kapmışım. O zaman baya hasta olmuştum.

2003 yılında yaptınız bu seyahati, o zaman akıllı telefonlar, navigasyon, internet imkânı da yoktu. Hiç birbirinizi kaybetmediniz mi arkadaşınızla?

İran’da hasta olunca otobüsle yola devam etmeye karar verdik ama istasyona varınca annemin yaptığı kurabiyeler ve spor ayakkabılarımın içinde olduğu çantamı almayı unuttuğumu fark ettim. Arkadaşım kaldığımız yere çantayı almak için geri döndü ama 4-5 saat onu istasyonda bekledim, onun da pasaportu bende kalmıştı. En sonunda akşam gün batarken geri geldi. Kuzeye gidecekken güneye giden araçlara binmiş istasyona gelmek için. Ama ilginçtir hiçbir şeyimiz çalınmamış, çantamla beraber geri geldi. Sadece o zaman ayrı kaldık. Birbirimizi kaybetmedik.

Sınırlı para ile nasıl karnınızı doyurdunuz?

Evde annemin yaptığı kurabiyeler, diğer arkadaşın dedesinin yaptığı dürümler ve leblebi ile ilerledik. Tavsiye ederim yola çıkacaklara, leblebi tok tutar J

Türk Olduğumuz Anlaşılınca Kırk Yıllık Arkadaş Gibi Sarıldık

Yol boyunca yaşadığınız ilginç olaylar vardır muhakkak.

Pakistan sınırında bilet ve pasaport işlemleri sırasında işlem yapan bir genç vardı. İstanbul’dan geldiğimizi duyunca bize “Türk müsünüz?” dedi ama İngilizce konuştuğumuz için başta Türk olduğumuza inanmadı. Sonra kırk yıllık arkadaş gibi birbirimize sarıldık.

Başka bir hatıram da şöyledir: İran’da sınıra doğru ilerlemek için otostop çekerken öğrendik ki yoldan bir araç çevirdiğinizde araçlar taksi oluyormuş. İstanbul-Antalya kadar bir mesafeydi belki gideceğimiz yol ama sürücüye paramız olmadığını söyleyince bizden sadece yakıt parasını aldı ki yakıt çok ucuzdu. Bir de adam yola çıkmadan önce dükkânına uğradı, semaverle çay demledi. Arabaya semaveri koyduk, çay içe içe sınırın çok yakınına kadar geldik.

Bir de Pakistan’da iki şehir arasında yerel bir tren hattına bindik. Trende beyaz tenli sadece bizdik. Bütün insanlar etrafımızda toplandı, elimize yüzümüze dokunmaya başladılar. Çok ilginç tepkilerle karşılaştık. Güzel bir tecrübeydi.

Türkiye’de de şöyle bir şey geldi başıma: Niğde’den Bodrum’a gidiyordum otostopla gece. Araç bulamadım. Çadırı kurdum, yattım, derken küçük bir çocuk geldi, “Ne yapıyorsun burada?” dedi. Dedim “Yolda kaldım, burada uyuyacağım.” “Burası bizim arazimiz abi, uyuyabilirsin.” dedi, gitti. Sabah olunca da annesi geldi, kadın kahvaltı hazırlamış, karnımı doyurdum. Beni otobüse bindirdiler ve cebime o zamanın parasıyla 50 TL koydular.

Seyahat sırasında nelere dikkat ettiniz?

Otostopla seyahat hem en ucuz seyahat şekli hem de en fazla yeri görebilme yolu. Ben gittiğim şehir ve ülkelerde ana turistik yerlerde çok mesai harcamadım. İlla gidip gördüm Tac Mahal’i ama asıl mesaimi oralarda değil arka sokaklarda harcadım. Yerel hayata ve insanlara dair gözlemler daha keyifli idi. Hiçbir zaman turistik yerlerden alışveriş de yapmadım. Bagaja çanta verecek kadar büyük bir çantam olmadı. En fazla iki-üç çift kıyafet olurdu yanımda.

Nezarete de Girdik

Şoförlere nasıl güvendiniz?

Biz bize duran arabaya biniyorduk. Traktörden eşeğe, cipten kamyona, spor arabadan normal araca kadar bin türlü vasıta kullandım. Hiçbirinde herhangi bir tehlike ile karşılaşmadım. Sadece Hindistan sınırından içeri girerken ciple yabancı bir çift durdu, biz de bindik. Araçta uyuşturucu varmış, bu yüzden polis bizi de nezarete aldı ama sonra bizim otostop çektiğimizi anlayınca bıraktılar. Onun dışında hiçbir yerde sıkıntı çekmedik.

Hindistan’a ulaşınca neler hissettiniz?

Hindistan’a ulaşmak 15 gün sürdü. Yolda 2-3 kilo verdik. Hindistan’a ulaştığımız gün dün gibi aklımda, çok büyük bir mutluluktu oraya varabilmek. Hindistan’a varınca işin keyifli yanının başladığını düşündük ama öyle değilmiş.

Yine olsa yine aynı seyahate çıkar mıydınız?

Çeşitli eziyetler çektik yine de bu eziyetler inanılmaz keyifli idi. Yine aynı şartlarda aynı seyahate çıkmak için çok şey feda edebilirim. Ama o kadar gözü kara olabilir miyim, bilmiyorum. Şimdiki kaygılarım ile o zamanki kaygılarım arasında dağlar kadar fark var. Evli olmak, çocuk sahibi olmak, bir ev geçindiriyor olmak başlı başına bir mesuliyet.

Para Bir Engel Değil

Böyle bir yola çıkmaktan bizi alıkoyan şey ne sizce? 

Özellikle üniversite öğrencilerine şunu demek isterim ki zihninizdeki engelleri atın. Para bir engel değil. Para en son kriter. Seyahat için çok farklı yöntemler var. Paranız vardır uçakla gidersiniz, lüks otellerde kalırsınız. Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır. Her gezginin de stili farklıdır. İş sebebi ile sonradan uçakla seyahat edip lüks otellerde kaldığım çok oldu ama ben şuna eminim o zaman aldığım keyfi şimdi hiçbirinden almıyorum. Çadırda kalmak, yatmak için cami aramak, acil serviste uyumak o anda eziyet gibi görünse de aslında müthiş bir tatmini var onun. O yüzden, yola çıkın diyorum genç arkadaşlara.

Yola çıkınca pişman oldunuz mu?

Hiçbir seyahatte böyle bir duygu yaşamadım. “Niye çıktım ben bu yolculuğa?” demedim. Zaman zaman korktuğum oldu tabi, bu da hayatın içinden bir şey. Ama bu hiçbir zaman ikinci adımı atmaya engel olmadı bende.

Sıcakla nasıl baş ettiniz? İklim elbette Türkiye’den çok farklıydı.

Bir misal vereyim: Hindistan’nın Jaipur şehrinde deve turu olduğunu biliyorduk. Turistik olan ve olmayan iki çeşit tur vardı. Turistik olan, bir günlüktü ve meşhur yerler geziliyordu. Turistik olmayan tur daha ucuzdu, üç günlüktü ve turistik yerlere gitmek diye bir şey yoktu. Çölün bir yerinden girip diğer tarafından çıkıyordunuz. Biz tabiki üç günlük turu seçtik fakat güneşlenmeye gidiyor gibi çöle çıktık. Arkadaşla birer deve alıp şortla, kolsuz tişörtle yol çıktık, yanımızda da iki rehber vardı. İki saat olmamıştı ki 45 derecenin altında kollarımız su toplamaya başladı. Orada kolumdan çıkardığım deri parçasını hâlâ saklıyorum çünkü omzumdan elime kadar komple derim tek parça halinde soyuldu.

Deve ile Uzun Yolu Tavsiye Etmiyorum

Otostop mu deve ile seyahat mi peki?

Otostopla seyahatten korkum yok ama deve ile uzun yolu tavsiye etmiyorum. Çünkü mübarek hayvan su içti mi karnı şişiyor ve onun karnı şiştikçe sizin bacaklarınız ayrılıyor; önünüzde de koca bir hörgüç var; gerisini varın siz hayal edin.

Çöl nasıl bir deneyim oldu sıcaklık dışında?

Seyahat sırasında hava iyice ısınınca koca çölde üç-beş ağacın olduğu belli başlı durak yerleri var ama oralarda da bin bir çeşit böcek vs. vardı. Hayatımda sessizliğin ne demek olduğunu oradaki böceklerin ayak seslerini duyunca anladım. O kadar sessizlik… O seyahat bitmedi bir türlü. O üç gün çok büyük eziyetti benim için ama şimdi anı özlüyorum.

İkinci gün mola verince çok uzaktan bir adamın geldiğini gördük. Sırtında heybesi ile çıktı geldi. Heybesinden alkollü içecekler, kola ve buzlu su çıkardı. Orada ufak bir şişe kolaya 10 dolar para verdik. Halbuki bizim için 10 dolar Hindistan’da beş günlük gezme parasıydı. L

Üç Şeyi Aklımızdan Hiç Çıkarmadık

Yol boyunca aklınızdan çıkarmadığınız şeyler nelerdi?

Bizim standartlarımızda üç şeye dikkat edeceksin: Birincisi açık su, çeşme suyu içmeyeceksin. İkincisi et yeme mevzusu, iki kaygıdan dolayı et yemedik. Birincisi dinî kaygılar, ikincisi de etten çok hızlı mikrop kapmak mümkün. Üçüncüsü de namazını kaçırmayacaksın.

Dönüş nasıldı?

Dönüş için Tebriz’den çok eski bir otobüse bindik, 16 dolara bilet alınca hiç paramız kalmamıştı ve 54 saat sürecek bir yolculuktu. İran’dan Türkiye’ye geçtiğimizde bir bakkaldan bir ekmek istedik. O ekmekle de İstanbul’a vardık.

Otostopçulara Tavsiyeler

  • Otostop çekmek bir sanattır; her yerde, her kıyafetle, her kişiyle otostop çekemezsin.
  • Keskin virajlarda, rampalarda, çok karanlık yerlerde otostop çekmemek lazım.
  • Pejmürde de olsan elin yüzün düzgün olsun.
  • Sırt çantanı göstereceksin, senin bir gezgin olduğunu insanla anlayacak.
  • Pasaportunu sakın ama sakın yanından ayırma. Kendini anlatana kadar üç gün içerde kalırsın.
  • Arabasına bindiğin insanla konuşurken siyasi konulara girme, tarafını tam olarak belli etme, bu bir risk barındırabilir.
  • Eğer evli değilsen, arkada bakacağın bir çoluk çocuğun yoksa kafandaki tek engelin kendin olduğunu bil.
  • Ağır bir çanta ile seyahat yapma.
  • Çok lüks kıyafetlerle yola çıkma.
  • Ayakkabın ve sırt çantan çok iyi olsun.
  • Duran her arabaya binme. Eğer senin yolun uzunsa kısa mesafe bulduğun araçla şansını harcama. Kısa mesafe giden arabaya binme.