#

İyi Aile Çocuğu Yapay Zekâ

Zeynep Rana Ünal[1]

“Güçlü bir yapay zekânın yükselişi, insanlığın başına gelen en iyi ya da en kötü şey olabilir. Hangisinin olacağını bilmiyoruz.”

Stephan Hawking

Son yıllarda yapay zekâ teknolojilerinin sosyal yapılarda ve özellikle bilişim alanında hayatımızda meydana getirdiği değişim ve gelişimler öngörülemez şekilde devam ediyor. Giyilebilir teknolojilerden insan eli değmeksizin gerçekleştirilen robotik cerrahi ameliyatlara kadar günlük hayatın pek çok alanında kendini gösteren yapay zekâya sahip varlıkların tabiri caizse bir teknolojik devrim yapma niyetinde olduklarını söyleyebiliriz. Elbette bu devrimin sadece teknik değil sosyal sonuçları da olacaktır. Bu sonuçlara geçmeden önce gün geçtikçe daha da otonom hale gelerek sosyal hayatın her alanında insanlarla etkileşimde bulunan yapay zekâya sahip varlıkların hukuki statüsünün belirlenmesi mecburiyet arz etmektedir. Öncelikle robotun, insan görünüşünde ya da başka bir fiziksel şekilde ve hareket kabiliyetine sahip bir mekanizma, yapay zekânın ise robotun içindeki yazılım olduğu belirtmekte fayda var. Yani yapay zekâya sahip varlık hangi amaca özgülenirse özgülensin her zaman alışılagelmiş robot görünümünde olmak zorunda değildir.

Yapay zekâya sahip varlıkların hukuki kişilik statüsü tartışmalarında “elektronik kişilik” ve “kusursuz sorumluluk” tanımlamaları olayı başka bir boyuta taşısa da aslolan insan fıtratına özgü yaratılıştan gelen duyguların herhangi bir şekilde bu varlıklara aktarılamayacağı için hiçbir zaman insanla aynı statüde olamayacağı gerçeğidir. Gelecekte robotların her yönüyle tamamen otonom hale gelip kendi iradesinin yönetimini nasıl sağlayacağı, insan hayatı için mühim kararların alınmasında ahlak mekanizmasının nasıl işleyeceği meseleleri robot etiği denilen bir kavramın ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

 Sana bir sır verebilir miyim sevgili robot?

AB Konseyi Yapay Zekâ Komitesi geçtiğimiz yıl sosyal hizmetler alanında kullanılacak yapay zekâya sahip varlıkların karar destek sistemlerinde şeffaflık, insan kontrolünün ve hukuki belirliliğin sağlanması gerekliliğine dikkat çeken bir deklarasyon yayınladı. Bu husus özellikle mahremiyet ve insan hakları alanlarında önemli bir noktadadır. Dolayısıyla insanların yapay zekâya sahip varlıkları hayatlarına dahil etmeleri onların birey ve toplum bakımından ne kadar güvenilir olduklarıyla doğrudan ilgilidir. Yapay zekâ karşısında mahremiyetin içeriğini oluşturan veri güvenliğinin özellikle 2030’larda piyasaya sürülmesi öngörülen 6G ile daha da önem kazanacağı ortadadır. Bununla birlikte kara, deniz ve hava sınırlarından sonra artık ülkelerin dijital sınırlarının da çizilmesi durumuyla karşılaşmamız oldukça kuvvetli bir ihtimal. Yani kişisel verilerin korunarak mahremiyetin gözetilmesi sadece bireyler için değil devletler için de kritik bir konumdadır.

 Robottan davacı olabilir miyim Hâkim Bey?

Yeni bir dünya düzeninde gelecek nesillerin, tam otonom yapay zekaya sahip varlıklarla birlikte yaşayacağı düşünüldüğünde hali hazırda kanun koyucular tarafından yasalardalarda tanımlanmış suçlara yenilerinin ekleneceği ya da cezai sorumluluk kapsamının genişleyebileceğini söylemek yanlış olmaz. Günümüzde bu varlıkların hukuki ve cezai sorumluluk sınırlarının net şekilde çizildiği bir hukuki düzenleme yok. Gelecekte ise cezai sorumluluktan bahsedilebilmek için yapay zekânın faillik statüsüne sahip olup, dışardan bir müdahale olmaksızın özgür iradesiyle karar alarak hareket edebilmesi bunun sonucunda ise sebebiyet verdikleri neticeden dolayı kınanabilir özellikte olmaları gerekmektedir.

Robotlar insanların yerine geçebilir mi?

Günümüze kadar ortaya konulan araştırmalar göstermektedir ki bir robot asla tam olarak insanca çaba, tecrübe, vicdan, ıslah edilebilirlik özelliklerine sahip olamayacaktır. Dolayısıyla ortada insana özgü bilinç, eylemin farkında olma, yasaların caydırıcılığından etkilenmeye göre değil; algoritmasına göre hareket eden ve belirlenmiş hedefe uygun şekilde kullanılan bir sistem olduğu için günümüzde yapay zekanın sorumlu tutulabilmesi mümkün değildir. Ancak yapay zekâyı kullanan operatörün, üreticinin, yazılımcının, kullanıcının dikkat ve özen yükümlülüğü gözetildiğinde kast veya ihmalden söz edilebilir. Kaldı ki buradaki hedef, yapay zekaya sahip varlıkların cezalandırılması ya da kamu vicdanının tatmin edilmesi değil; bu varlıkların programlanmasındaki eksiklerin tamamlanıp topluma daha elverişli araçların sunulabilmesidir. Bunun aksi yönde yani gelecekte tam otonom varlıkların iyiyle kötünün ayrımını yapabileceği, kendi özgür iradesiyle verdiği kararların sonuçlarını öngörebilip olası tehlike ve zararlardan kaçınabilecek bilinç seviyesine gelmeleri mümkünse o zaman cezai ve hukuki sorumluluklar ayrıca değerlendirilebilir. Bu durumda da menfaat dengesinin nasıl kurulacağı gibi meselelerin ortaya çıkması muhtemeldir. Unutmamalıyız ki tam otonom yapay zekâya sahip varlıklar günümüz itibariyle varsayımsal niteliktedir.

Robotum, robotsun, robot…

Astrofizik alanında yaptığı çalışmalarla tanıdığımız Stephan Hawking, Cambridge Üniversitesi Yapay Zekâ Araştırma Merkezi’nin açılışında yaptığı konuşmasında “Güçlü bir yapay zekânın yükselişi, insanlığın başına gelen en iyi ya da en kötü şey olabilir. Hangisinin olacağını bilmiyoruz.” demiştir. Biz de yapay zekânın modern çağın en önemli gündemlerinden biri olduğunu şüphesiz söyleyebiliriz. Cerrahi robot “Zeus”, sanal avukat “Ross” ve daha niceleri… Aramıza yeni katılacak arkadaşların ve onların beraberinde getireceklerinin hayır mı şer mi olacağını hep birlikte göreceğiz ancak biz iman ediyoruz ki O’nun bilgisi dışında yaprak bile düşmez.


[1] Konya Mahmut Sami Ramazanoğlu AİHL ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Adil bir avukat olma yolunda. Her zaman okumayı yazmaya tercih etmiştir.