#

Puanın Kadar Konuş

Mehmet Akif Ayzit[1]

Sinema dünyasında beğendiklerim cidden benim beğendiklerim mi yoksa beğenmem için dikte edilenler mi?  Başka bir deyişle seçimlerim benim mi?

Sinema, modern çağın eğlence sektörünün mihenk taşlarından biri. Başlangıcı 1900’lü yılların başına dayanan bu sektör, teknolojinin gelişmesi ve daha çok kişinin ilgi duymasının yanı sıra beraberinde bazı soruları da getirdi. Bu sorular konu, zaman ve mekân gibi değişkenlere bağlı olmakla biz tüketiciler için ayrı bir önem taşıyor. Özellikle içlerinden biri, gümüş yığını arasında parlayan altın tanesi misali değerini belli ediyor:

Sinema dünyasında beğendiklerim cidden benim beğendiklerim mi yoksa beğenmem için dikte edilenler mi?  Başka bir deyişle seçimlerim benim mi?

Bu soru bilinçsiz tüketimi kanıksamış toplumun içinde bilinçli tüketiciler olmamız için hayati önem taşıyor. Bakıldığı zaman her yıl vizyona yüzlerce –belki bini aşkın- film ve dizi giriyor. Her biri de kendisine toplumun değişik kesimlerinden izleyici bulabiliyor. Peki bu izleyici kitlesini bulmalarını sağlayan faktörler neler? Genellikle ortaya çıkan bu içerikler hakkındaki düşünceleri belirleyen etkenler kişiye özel gibi dursa da aslında pek öyle değil.

Biz bir filmi niçin beğeniriz?

Sinematografisi için mi? Kurgusu veya senaryosu için mi? Yoksa önümüze güzel diye sunulduğu için mi? Squid Game dizisini ele alalım: Popülerliğini insanların beğenisine hitap eden unsurlara mı yoksa sosyal medyada sıklıkla karşımıza çıkan övgülere mi borçlu dersiniz? Yanlış anlaşılmasın dizinin iyiliği veya kötülüğü hakkında bir yorumda bulunmuyorum.  Ancak şu da bir gerçek ki, içerisinde milyar dolarlar dönen bu sektör için sosyal medya yorumlarını yönlendirmek çok da zor olmaz. Başka bir örnek vermek gerekirse; Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption) filmi, vizyona ilk girdiği zaman gişede zarar etmiş bir filmdir. Bugünün bakış açısıyla bakıldığı zaman da başarısız ve kötü bir film olarak değerlendirilmesi mümkün. Peki gerçekten öyle bir film mi? Yoksa sinema sektörünün nadide filmlerinden birisi olarak anılmakta mı?

Konuyu biraz daha irdelemek gerekirse, bu sektörün rotasını çizenler bizi etkilemek için birtakım yöntemlere başvuruyorlar. En tercih edileni her sektörde olduğu gibi reklam. Yeni bir film vizyona gireceği zaman hepimizin karşısına çıkan pano reklamları bu işin en basit ve en eski aracı olarak kalıyor. Teknolojinin ilerlemesiyle gelişime sürekli açık olan sosyal medya ve internet ise bu işin en aktif aracı haline gelmiş durumda. Her gün saatlerce vakit geçirilen sosyal medya mecralarında karşımıza çıkan filmlerin fragman, reklam ve film hakkında yapılmış capsler bize filmin iyi olduğunu düşündürecek bir tarzda hazırlanıyor. Yine bir örnekle devam edelim: yakın zamanda vizyona girip epey gösterimde kalan Spiderman: No Way Home. Vizyona girene kadar ve tanıtımından itibaren her gün istisnasız en az bir paylaşım gördük film hakkında. Bu paylaşımlar büyük bir beklenti uyandırmakla kalmadı, kesitlerle neredeyse bütün filmi seyretmiş kadar olmamıza rağmen bizleri filmi bir kez de beyaz perdeden izlemeye ikna etti. Bana soracak olursanız, film bu kadar rağbet için yetersizdi. Senaryosunun eksik olmasından tutun da sahnelerin bağlantısındaki eksikliklere kadar birçok nokta filmin iyi bir film olmasının önüne geçen engellerdi. Ancak karşımıza çıkan reklamlar, film üzerindeki genel algının olumlu olduğu yönünde bir fikir birliğine zorladığı da inkâr edilemeyecek bir gerçek.

Bir başka üzerinde durulması gereken konu ise son dönemde bir film izlemeden önce başvurulan değerlendirme siteleri. Bu tarz sitelerin en meşhur olanı hiç şüphesiz IMDB. Peki bu sitelerin değerlendirme puanları neye göre belirleniyor? Temel olarak bu sitedeki değerlendirme puanları, kullanıcı oylarına dayanıyor. Yani siteye girip, ücretsiz üyeliğinizi başlatıp bir film hakkında dilediğiniz oyu verebilir, yorumu paylaşabilirsiniz. Bu güzel bir şey gibi görünse de aslında o kadar da faydalı ve doğru bir kıstas yöntemi değil. Çünkü bu yöntem, değerlendirmelerin manipülasyona açık hâle gelmesine sebep oluyor. Basit bir örnek vermek gerekirse; birçok açıdan güzel olan bazı filmler bu tarz sitelerde düşük puan alırken, bazı filmlerse hak etmeyecekleri kadar yüksek puanlar alabiliyor. Yani bu noktada farkında olmadan kendimizin değil de başkalarının değerlendirmelerine bağlı kalabiliyoruz.

Peki bütün bunlar karşısında nasıl seçmeli, seyretmeli, keyif almalı?  

Bilemiyorum dediğinizi duyar gibiyim.

Aslında çözüm çok basit. Her konuda olduğu gibi eğlence sektöründe de o konu hakkında bilgi birikimine sahip olmak en önemlisi. Eğer biz bilgi birikimine sahip tüketiciler olursak önümüze sunulanları değerlendirirken sadece sunuma bağlı kalmaz, işin mutfağından lezzeti tadana kadarki sürece de hâkim oluruz.  Bir filmi veya diziyi beğenip beğenmemizin kriterlerini kendi eleştiri süzgecimize eklediğimiz önemli noktalar sayesinde belirlemiş olacağız. Tüm bunların sonucu olarak bence sinema başta olmak üzere eğlence sektöründe hayatımızı belirleyen unsurlar bizim tarafımızdan oluşturulmalı, popüler olanın parametreleri tarafından değil. Çünkü hepimiz kendi hayatımızı yaşamak istiyoruz.


[1] Ömer Çam AİHL mezunu. İstanbul Medipol Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği öğrencisi. Bolca dinler, okumaya ve yazmaya çalışır.