#

Bir Tane Fiyatına Bir/takım Bedava Düşünceler

Antikapitalist miyim bilmiyorum; İhsan Eliaçık’ı sevemedim. Bolca pet şişe satın almışlığım da var, hem de o alıp geri dönüşüm olsun deyu ayırdığım pet şişelerimden de para kazandı çöp toplayıcılar. Kapaklarından da kim bilir ne yaptılar. En iyi düşünceyle o kapakları da “satıp” tekerlekli sandalye “satın aldılar.” Ne değerli bir varlığım, çöpümün çöpü bile para ediyor. Yani paranın sonsuz döngüsüne bulaşmamak bu kadar imkânsızken hiçbir şeye anti de olunmuyor. Bu duruma ne idüğü belirsiz bir sıfat bulup acilen Instagram’da kendimi tanımlamakta kullanmalıyım. Instagram önemlidir. Ona göre çeyiz düzen, evini dekore eden, modayı takip eden, kilosunu genel Instagram eğilimlerine göre güncelleyen arkadaşlarım var. Yani önemli olmalı Instagram. Hem de bedava. Bir de Twitter’a bağlantı attım mı değmeyin #’ime.

Nereden çıktı bu para muhabbeti diyebilirsiniz, nem var allasen anlatayım. Cebimde hiç para yokken İstanbul’da bir günümü nasıl geçirebilirim diye düşünmekle başladı bu düşünceler. Evde çıktım, yürüdüm (engelli olmadığımı varsayın yoksa kaldırımda yürümek ne mümkün), biraz sahilde vakit geçirdim diyelim, e muhakkak susayacağım. Hadi caminin avlusundan su içtim diyelim, wc ihtiyacı için bir çözüm bulamadım. (Tuvalet desem ayıp mı olur?) Hatırladığım kadarıyla selatin camilere bu konuda bir kolaylık getirildi ve ücretsiz tuvalet (dedim gitti) uygulamasına başlandı lakin adım başı selatin cami mi var? Cevap veriyorum yok. Bir AVM mi bulmalıyım acaba? Oraya girip de bir şey almadan çıkana da maşallah diyorlarmış hem, iyi fikir. Alırım bi’ maşallahını aveme. Lakin pek kanıma dokunuyor çarşıda, pazarda bulunamayan şeylerin son çare AVM’de aranması. Yoksa önce oraya bakıldığı için çarşıda, pazarda artık doğru düzgün şeylerin satılmaması mı demeliydim? Bazı anneler de pek savunuyor canım AVM’leri. Yok, canım diye AVM’ye demedim, lafın gelişi dedim, ne münasebet. Bugüne bugün mabetleridir kapitalizmin AVM’ler en alt katlarında Prayer Room’ları olan. Ne Prayer Room’lar gördünüz siz de değil mi içinde elektrik süpürgelerinden secde edecek yer kalmayan?

Su tamam, tuvalet tamam (bak yine tuvalet dedim, bunu hep yapıyorum), namazı da kıldık çok şükür âdeta bir ölüm provasıyla eksi 8. katta. Daha ne ister insan? Biraz mısır? Mis gibi mısır kokuyor. Hani yemek katı AVM’nin en üst katında deyu yazıyordu? Acıktıysam demek ki. Mısır tarlalarının arasından geçiyormuş gibi geçiyorum mısır bardaklarının arasından. Kokusuna ekmek bansam, kaç para yahu bir ekmek? Bir amme hizmeti olarak sunuyorum ki bugüne bugün aynı ekmek nereden aldığımıza göre değişen fiyatlarıyla şöyle: 75 kuruş, 85 kuruş, 1 lira, 1 lira 25 kuruş, 1,5 lira, 2 lira. Bazı ekmeklerin bile bazı ekmeklerden daha üstün olduğu bir dünyada bu neyin yarışı eyyyy Instagirl’ler? Hem yoksa siz zinhar beyaz ekmek yemiyor musunuz? O hâlde pasta yiyin esprisi yapamayacak kadar açım, ben eve gidiyorum. Hem de ekmeğin nerede daha ucuz olduğunu hatırlamaya çalışarak… Ee, ekmek fakirin umudu ne yapalım Sayın Karatay? Ağız tadıyla antikapitalist bile olamadığımız şu dünyada bari ağız tadıyla bir ekmek yiyelim. 75 kuruş olanından lütfen…