ÇÖRÇİL AÇILIMI
Eskiden garipserdik. Herkesin çay söylediği masada, “bir oralet” diyen adama dönüp bakılırdı bir kez. Malum toplum baskısı. İkilik çıkaran adam sevilmez memlekette. Şimdi ikiliğe şükreder olduk. Garipsemeye garipsemeye, garip bir toplum oluyoruz eskiye nazaran.
Son yıllarda biraz evrilse de kafe ya da çay ocağı kültürü, kapitalizmin pek varlık gösteremediği bir mecrâ. En azından çay ucuz, garson naif, muhabbet koyu. İnsanların sırf muhabbet için yüz yüze geldiği nadir yerlerden biri. Hâl böyle olunca bir çay içimlik meseleler genelde çay ocağına ya da modern ismi ile kafeye saklanıyor. Nice devletler kuruluyor o masalarda, nice memleket kurtarılıyor, nice dert dinleniyor, nice, nice.
Yine çayı güzel bir mekânda, dost meclisinde, hem hasret gideriyor hem de hararetli meselelerden bahsediyorken garson geldi. “Ne istersiniz?” diye sorunca her zamanki gibi “çay” dedim ben. Bir arkadaşım “kuşburnu”, diğeri de şöyle bir gerilip “ÇÖRÇİL” dedi. “Bol limonlu, tuzu az.” diye ekledi. Göz göze geldik. “Allah Allah!” dedim. Bilirler zira kelime hassasiyetimi. Medeniyetimizle meselesi olan kelimelerle kavgam vardır. Kavgamız olmalı. “Neymiş?” diye sordum bilmezlikten gelip. “Sade sodayı cam bardağa koyup üzerine bolca limon sıkıp biraz da tuz ekince, tadına doymadığın şey…” dedi. “Eyvah.” dedim.
Çörçil, tadına doyulmaz olmuş memlekette. Hem de hassasiyet sahibi bir adam, garipsemeden, seve seve böyle kullanır olmuş o kelimeyi. “Yahu limonlu sodanın nesi var?” dedim. “Abi herkes çörçil diyor artık.” diye cevapladı.
İnsan, herkes olmamalı bence. Yalnız çörçil kelimesinden bahsettim ama birçok hususta böyle. Her gün garip garip kelimeler, paldır küldür giriyor dilimize. Milletin de freni yok. Alıyor da alıyor. Bir dur diyenimiz yok. Tamam, aldık almasına. Misal çörçili… Hiç mi gelmiyor hatırımıza Çanakkale? Şehitlerin kemiklerini sızlatan o kelimenin yeri, bilinçaltımızda iyi mi sahiden? Değilse neden böyle kolay kullanıyoruz?
Gün be gün daha da tahrip oluyor dilimiz. Oysa bir medeniyet, kelimelerle var olur, kelimeler hayat verir bir millete. Din kelimelerle anlaşılır, insan kelimelerle anlaşır. Kendi kelimeleriyle ama. Ismarlama olanlarla değil!
Bir yerde yanlış yapıyoruz, bariz. Biri mecaz yapıyor, “ironi” diyoruz. Kimliğini gizliyor, “fake” diyoruz. Tarafgirlik yapıyor, “troll” diyoruz. Daha neler diyoruz neler. “Kıran girdi.” diye bir deyim var, bilirsiniz. Sahi bizim kelimelerimize kıran mı girdi? Yoksa kendi medeniyetimizden mi sıkıldık?
Bir kurgu olduğu apaçık. Algımızı, ilgimizi değiştirmek için çırpınıyor birileri. Yetmiyor demek ki… Dilimizi, dolayısıyla özümüzü de değiştirmenin gayretine düşüyorlar. Hükümete darbe yapmak yıllar alır. Ama dilimize ve hüviyetimize yapılan darbeler her gün daha şiddetli, daha tahrip edici oluyor. Rahat bırakmıyorlar. Buna rağmen bizde bir rahatlık var. Yadırgamama rahatlığı… Dedik ya, garipsemeye garipsemeye, garip bir toplum oluyoruz eskiye nazaran. Akıbetimiz hayr ola…
Yunus Emre AVŞAR