ERGENLİK ÜZERİNE BİR GİRİŞ YAZISI
Ergen sıklıkla söylendiği gibi hem erişkin hem de çocuk değildir; ergen ne çocuk ne de erişkindir. Ergenlik, bireyin kendini ilk kez özne olarak tanımladığı ve kimliğine kavuştuğu dönemdir.
Erinlik, ergenlik, bulûğa ermiş olmak, akıl baliğ olmak, delikanlılık veyahut gençlik. Ömrümüzün çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi farklı kavramlarla ifade ediliyor. Ben yazı kapsamında ergenlik kavramını kullanacağım. Ergenlik değişim demektir. Ergenlik büyümek demektir. Ergenlik başkalaşım ve dönüşüm demektir. Ergenlik döneminde birey hem bedensel hem ruhsal hem de toplumsal alanda değişime, dönüşüme uğrar. Büyümek yalnızca ergenliğe özgü değildir, çocuklar da büyürler. Ama pek değişmezler. Ergenler ise hem büyürler hem de değişirler. Ergenlik çocukluktan erişkinliğe geçilen bir dönüşüm dönemidir.
Bir sözcük olarak ergen kelimesini incelediğimizde, sözcüğün ermek kökünden gelmekte olduğunu ve “üretici döneme giren, çocukluk çağını geçen” anlamında kullanıldığını görmekteyiz. Ergenlik ise bilindiği üzere ergen olma durumunu belirtir. Yine ermek sözcüğünden kökünü alan “ergin” ise “olgunlaşmış, gelişmiş ve yasal yaşa ulaşmış” anlamında kullanılmaktadır. Yetişkin ve erişkin sözcükleri de aynı anlamda kullanılır. Bir başka ifadeyle ergen biyolojik olarak üretici döneme giren ve yasal sorumluluğa ulaşmamış anlamına gelmektedir.
Yaşamın bu dönemine ait olarak kullanılan diğer bir sözcük de erinliktir. Erinlik ya da bulûğ, çocukluktan ergenliğe geçiş dönemidir. Bu dönemde çocukta bedensel ve ruhsal değişiklikler olur ve ergenlik dönemi başlar. Erinlik, ergenliğin başlangıcını belirler ancak bitişi için aynı belirgin sınırı koymak kolay değildir. Bir ergen ne zaman bir yetişkin sayılır?Bu sorunun tek bir yanıtı yoktur. Yapılan bir araştırmada, gencin ekonomik özgürlüğünü kazanmasının, bir meslek sahibi olmasının, anne babasının evinden ayrılmasının, evlenmesinin ve çocuk sahibi olmasının yetişkin olmanın belirtileri olarak belirtilmiştir.
Tarihsel açıdan baktığımızda ergenlik olgusunun 19. Yüzyıldan başlayarak ortaya çıktığını görüyoruz. Biyolojik bir gerçeklik olarak erinlik (bedensel ve ruhsal değişimler) evrenseldir ama ergenlik modern çağların bir icadı olarak gözükmektedir. Ergenliğin bir dönem olarak tanınması, okulun toplumsal rolünün artması ile birliktedir. Okul bireyin kendini toplumsal yaşama hazırlamasının zorunlu geçiş yeri olarak kabul edilmektedir. Ergen, batı toplumlarında ve onları örnek alarak zorunlu eğitimi kabul eden toplumlarda genel ya da mesleki eğitimine ve öğrenimine devam eden kişidir.
Ergenin yetişkin olma durumu kültürel ve yöresel özelliklere bağlı olarak değişiklikler gösterebilir. Örneğin, bir köy ergeninin erişkin olarak kabul edilme yaşı kendisinden oldukça uzun süreli bir öğrenim hayatı beklenen bir kent ergenine göre çok daha erken olacaktır. Askere gidip gelen yirmili yaşlarının başındaki bir köy ergeni artık erişkin bir birey olarak kabul edilirken, aynı yaşlardaki bir kent ergeni yüksek öğreniminin henüz başındadır. Öğrenim sürelerinin giderek uzaması, yüksek lisans, doktora yapan ve otuzlu yaşlarında olmasına karşına hâlâ anne babasıyla oturan, öğrenci konumunu koruyan “geç ergenler” olgusunu ortaya çıkarmıştır. Öyleyse çağdaş yaşamın giderek karmaşık hale gelmesinin ve ortalama yaşam süresinin uzamasının ergenliğin geç bitmesinin arkasındaki nedenlerden bazıları olduğu söylenebilir.
İnsan yaşamının ilk dönüşümü fetüsten bebekliğe geçiş olan doğumdur, ikinci dönüşüm çocukluktan erişkinliğe geçiş olan ergenliktir. Son dönüşüm ise canlı olma halinden cansızlığa geçiş olan ölümdür. Ergen sıklıkla söylendiği gibi hem erişkin hem de çocuk değildir; ergen ne çocuk ne de erişkindir. Ergenlik, bireyin kendini ilk kez özne olarak tanımladığı ve kimliğine kavuştuğu dönemdir. Ergenlik, çocuğun yeni bedenini tanıdığı ve kabul etmeye çalıştığı bir dönemdir.