#

GOYGOYCULAR

PEKİ BU KİŞİLERE NEDEN GOYGOYCU DENİLİYOR ? OKUDUKLARI KERBELA İLAHİLERİNDE NAKARAT OLARAK TERENNÜM ETTİKLERİ “GÖKTE MELEK YERDE HER ŞEY AĞLIYOR, YA HOY, GOY GOY CANIM” SESLENİŞİNDEN DOLAYI BÖYLE DENİLDİĞİ RİVAYETİ MEVCUT. ANCAK TEK RİVAYET BU DEĞİL. BU TERENNÜMÜN ASLININ KAPILAR AÇILDIĞINDA “YAHU KOY KOY” YANİ AŞURELİK ERZAKTAN TORBAMA KOY İFADESİNDEN BOZMA OLDUĞU DA SÖYLENMEKTEDİR.

Arkadaş ortamlarında şen şakrak bir şekilde insanları eğlendiren veya atıp tutanlar için söylenilen bir ifade vardır: Goygoycu. Son yıllarda fazlasıyla muhabbet meclislerinde arkadaş ortamlarında söylenilen bu kelimenin şu an kullanılan anlamıyla hiç alakasının olmadığını baştan söyleyelim. Peki bu kelimenin taşıdığı anlamlar manzumesinin tarihine bir yolculuk yapalım mı ?

Muharrem ayı denildiğinde hepimizin zihninde ve gönlünde aynı acı belirir. 10 Muharrem’de Kerbela’da Hz. Hüseyin Efendimizin şehid edilişi… Bunun matemi bugünküne nisbetle Osmanlı insanlarının üzerinde çok daha canlıdır. Özellikle İstanbul’daki tarikat münstesiblerince farklı merasimler yüzyıllarca uygulanagelmiştir. Ancak tüm bu bildiğimiz zümrelerin haricinde İstanbul’un sokaklarında matem havasını yaşatan bir zümre daha vardı; Goygoycular.

Muharrem ayı başlamadan İstanbul’a geldikleri veya zaten İstanbul’da yaşayan muhtaç insanlar oldukları konusunda farklı rivayetler söz konusu. Ekserisi âma olan bu insanlar Kanuni Sultan Süleyman’ın sevgili şehzadesi Mehmed için inşa ettirmiş olduğu Şehzade Külliyesi’nin tâbhanesinde kalıyorlar. Muharrem ayının ilk gününden itibaren özel kıyafetleri ile İstanbul sokaklarında 6 kişiden oluşan gruplarıyla çalınmadık müslim hane kapısı bırakmayana kadar dolaşıyorlar. Âmaların başında ise yedekçi ismi verilen topal bir kişi var. Goygoycuların bu ziyaretlerinin maksadı 10 Muharrem’e hazırlık içim aşure malzemeleri toplamak. 12 imam efendilerimizden dolayı yanlarında 12 bölümlü torbaları dillerinde ise ilahiler ile adeta İstanbul’da 10 Muharrem’in en büyük habercileri goygoycular. Her sokak başında halka oluşturup dururlar ve başlarındaki rehber kişi gür sadası ile bir gülbang çeker :

 “Allah Allah, Bir Allah, Kadîm Allah, Şühedâ-i Kerbelâ, İmam Hasan ve Hüseyin aşkına, cemî-i enbiyâ ve evliyâ keremine, cümle mertler (cömertler) demine, gelip geçmiş müminlerin ervâhına hû diyelim hû”

Tek tek evlerin kapılarında da bu fasıl sürerken eğer kapı açılırsa duaya başlanır ve dilenciler ya sadakalarını alır ya da aşurelik malzemelerini torbalarına doldururlar.

Peki bu kişilere neden goygoycu deniliyor ? Okudukları Kerbela ilahilerinde nakarat olarak terennüm ettikleri “Gökte melek yerde her şey ağlıyor, ya hoy, goy goy canım” seslenişinden dolayı böyle denildiği rivayeti mevcut. Ancak tek rivayet bu değil. Bu terennümün aslının kapılar açıldığında “yahu koy koy” yani aşurelik erzaktan torbama koy ifadesinden bozma olduğu da söylenmektedir.

Goygoycular İstanbul’un sokaklarını hangi ilahilerle çınlattıklarına dair birkaç örneğe sahibiz:

“Kerbelâ’nın yazıları şehîd olmuş gâzileri / Fatma Ana kuzuları Hasan Hüseyin’dir / Ya hoy goy canım / Kerbelâ’nın tâ içinde nûr balkır siyah saçında / Yatır al kanlar içinde Hasan ile Hüseyin’dir / Ya hoy goy canım” mersiyesi;

“Hasan ile Hüseyn’e olan işlere / Gökte melek yerde her can ağladı / Görün görün yezîdlerin halini / Bağladılar hep suların yolunu / Soldurdular Fatma Ana gülünü / Yâ hoy goy goy cânım” ilâhisi ve

Yûnus Emre’nin “Dolap niçin inilersin” nakaratıyla meşhur, “Benim adım dertli dolap / Suyum akar yalap yalap / Böyle emreylemiş Çalap / Derdim vardır inilerim” ilâhisi goygoycuların sıkça okudukları eserlerdendir.

Toplamış oldukları erzakları Şehzade Külliyesi’nin tabhanesine götürürler ve burası adeta bir erzak ambarı olurdu. Burada 10 Muharrem günü aşure pişirirler ve malzemenin fazlasını ise satarak gelir sağlarlar idi.

Aşure gününün menşei hakkında birçok rivayet vardır, ancak genel kabul görüleni not düşelim:

Hz. Nuh’un gemisi, tufanın ardından Cudi Dağı’na oturmuş ve 10 Muharrem’e tekabül eden bu gün gemide bulunan arpa, bulgur, kuru üzüm, nohut gibi malzemeler birleştirilerek bir çorba yapılmış. Yapılan bu çorba bugün de halen severek yediğimiz aşurenin temelini oluşturmaktadır.

Goygoycuların hangi tarihte görülmeye başladıkları kesin olarak bilinmese de 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın lağvedilmesinden sonra görülmeye başladıkları bazı kaynaklarda yazılıdır.

10 Mayıs 1909 yılında çıkarılan kanun ile İstanbul sokaklarından dilenciler ve hiçbir iş yapmayan zararlı olması muhtemel bulunan kişiler toplanılarak çalışabilecek olanlar başka şehirlere gönderilmiş, çalışamayacak vaziyette olanlar ise Darulaceze’ye yerleştirilmiştir. Böylece şehirden farklı bir ses daha eksilmiş, muharrem ayının girdiğini coşkulu nidalar ile duyuran goygoycular mazinin karanlık sandıklarından birine kapatılmıştır.