#

Halep Düşerken

Bir gün seninle karanlığın olmadığı bir yerde buluşacağız.

Ne yapmam, ne demem gerektiğini bilememenin çaresizliği içinde koyu bir yürek sancısı çekiyorum.

Hayır!

Hayır, seni tanımayan birinin sana bunları yazması hiç de acayip değil.

Çünkü ben sev-gi-ye i-na-nı-yo-rum çocuk!


Hem dünya, zaten tam da büyüklere göre!

Çocuklar, tam da aydınlıkların karanlıkları boğduğu yerlere layık…

Biliyorum, o hâlde neden buradayım, diyorsun…

Haklısın,

Bu dünya büyüklere göre, diyen bendim; evet.

Belki de senin yüreğin büyüklerin yüreğinden büyüktür, diyeceğim.

Biliyordum böyle şaşkın bakacağını.

Belki de senin yüreğin küçük olmasına rağmen buradasındır.

Nasılsa büyükler kendilerini kurtarmak adına yalan söyler.

Belki de birkaç temiz yüreğin kalması adına buradasındır.

Bilemiyorum, buradasın işte yok ötesi…

İlk değilsin, son da olmayacaksın!

Dünya hayatı sona ermedi çünkü.

Öyle olsa son olurdun, sonu olurdu zulmün.

Siz aydınlık bir hayata geçişin sancılarını çekiyorsunuz, biz geçememenin.

Biz karanlığa kök salmışlığın…

Biz sizin başrollerinde olduğunuz filmin seyirci koltuklarında dahi olamamanın hüznü içeresindeyiz.

Sevgiye inanıyorum, demiştim.

Ben yüreğimden çıkıp göklere ulaşan duaya da inanıyorum.


Garip gelmesin sana yazmam, gönlüne gönlümden bir şeylerin gelmesi.

Dedim ya ben sev-gi-ye i-na-nı-yo-rum çocuk!

O yüzden gönül bağladım sana.

Dünya seninle tanışmamız için uygun bir yer değil.

Hiç değil hem de.

Adını bilmiyorum ama senden bir parça var bedenimde:

Vicdanımsın sen benim.