#

Manifesto

Zeynep Sevinç


Anne feryatlarının gökleri sardığı bu dünyada bütün şairlerin kalemi kırılsın.
Uçurtmaların savaş uçaklarına takıldığı bir dünyada gökyüzüne bakılmasın.
Vicdan denizlerinde çocuklar kıyıya vuruyorsa, bütün balıkçılar oltalarıyla savaş gemilerini tutsun.
İnsan hakları dediğimiz bir domuz eti olmuşsa Avrupa denilen kurtlar sofrasında, biz bir tas tarhanaya razıyız, oturmayalım o sofraya.
Sessiz çığlıklar yankılanıyorsa Ortadoğu’da, Kafkaslar’da, Anadolu’da; ozanın sazı kırılsın, türküler sussun.
Yağmurdan bile incinen insanlar doluda bırakılmışsa bütün sığınaklar, barınaklar yıkılsın.
Kelimeler anlamını yitirdi, kalem ağladı, kâğıdın içi parçalandığı halde insanoğlu hâlâ gülüyorsa, mutluluk yasaklansın toplu ortamlarda.
Kara örtüler mi örttük vicdanlarımıza da acıyı göremez, yardım çığlıklarını duyamaz olduk?
Anne yüreği yıkılan binaların altında kaldı Halep’te, Şam’da.
Akdeniz, Ege kıyılarına çocuk gülüşleri vurdu.
Avcının silahı, özgürlüğün bekçisi güvercinlere doğruldu.
Kırmızı kanatlı güvercinler yağdı gökyüzünden, kar taneleriyle yarışırcasına.
Zeytin dalı kırıldı, ağacı kurudu.
Çağlar bir nefes oldu, nefesler zaman içinde kayboldu.
Savaş kol gezerken, barış uğramaz oldu.
Aynı anda bir sürü acı yaşanıyor ama hiçbiri paylaşılmaz oldu.
Et tırnaktan ayrıldı, akıl kalbe küstü.
Neyin kavgasıydı ki bitmez tükenmez oldu?
Asır mıdır yorgun olan, yoksa insanlar mı?
Şayet bize mahsussa yorgunluk asrın payına ne oldu?