OLDUĞU KADAR OLMADIĞI KEDER
Bir de bakmışsınız ki yaptığınız şey ablalığın çok daha ötesinde bir tür stajyer anneliğe dönüşmüş. Baş etmeye çalıştığınız onca kaygı, stres, düşünce ve çelişkiler içinde üstünüze bir de tonla iş yüklenmiş.
Hatırlanmayan bir çocukluk döneminden sonra erken yaşta yurt okul arası mekik dokumaya başlayan bir insan aile kavramını pek oturtamıyor nedense zihninde. Yıllar sonra aile ortamına girince haliyle “Neler oluyor böyle?” diye soruyor insan kendisine istemsizce. Yurtlarda kaldığınız süre zarfında hayatınızın ne kadar zor olduğunu düşünürken bir anda aile ortamına girdiğinizde zorluk kavramını yeniden sorgulamaya başlıyorsunuz. Hele ki evde olmadığınız süre zarfında yeni kardeşleriniz olduysa kendinizi bambaşka bir yerde buluyorsunuz. Burası ev mi, yoksa kreş mi? İhtiyaçları hiç bitmeyen her an ilgiye ihtiyaç duyan çocuklar karşısında kendi ihtiyaçlarınızı terk ederek onlara odaklı yaşamaya başlıyorsunuz bir anda. Aslında şuanda hissettiğiniz karmaşık duyguları, gelecek güzel günlerin imtihanları olarak da ifade edebiliriz.
Eve gelince aslında, önceden dert olarak bellediğiniz şeylerin aslında en çok şükretmeniz gereken şeyler olduğunu görüyorsunuz. Sonra içinde olduğunuz duruma dönüp bakıyorsunuz ve acaba bu günlerin de kötüsü olabilir mi düşünmeye başlıyorsunuz. Büyük bir karmaşa çukuru içinde yaşamaya çalışıyorsunuz. Ruh, nefis, öncelikler, planlar, hayaller hepsi birbirine giriyor. Oysa hayatta olduğu kadardır, olmadığı kader bunu biliyoruz. Bildiğimiz şeyleri unutarak kendimizi dünya başımıza yıkılmışçasına bir kederin içinde boğmaya çalışıyoruz. Sosyalliği sadece ekranlar karşısında bulabildiğimiz şu günlerde etrafımız da birçok insan olmasına rağmen en çok kendi kendimizleyiz, en çok kendimizle konuşuyoruz.
Kendimizi sürekli bir şeylere ikna etme çabası içinde buluyoruz. Bakıyoruz bu böyle gitmez bir şeyler yapmalıyım. Kararlar alıyoruz uygulamaya koyuluyoruz. Eğer ki o yapılan planlar küçük bir aksaklığa uğrarsa yine o keder çukuruna geri giriyoruz. Sonunun ne zaman geleceğini bilmediğimiz bu günlerde hiçbir çıkışa ulaşamayıp sanki tüm ömrümüz artık böyle geçecekmişçesine bir bunalıma sokuyoruz kendimizi. Sürekli düşüş ve kalkışlar. Tüm bu düşüncelerin içinde kavrulurken içinde bulunduğumuz aileyi gözden kaçırıyoruz. Bilmediğimiz bir düzenin içerisinde yaşamaya başladığımızı fark ediyoruz. Bir taraftan o düzene alışmaya çalışırken bir taraftan zihnimizi düzenlemeye çalışırken bir de bakıyoruz ki elde var sıfır. Esasında bunlar zihnimizin bize birer oyunu da diyebiliriz. Meydanda elde olan bir şey gözükmese de tüm bu karmaşaların daha sağlam adımlar atılacak günlere hazırlık olduğunun farkında olmalıyız. Her şer de bir hayır vardır ya hani işte biz o hayrı aramalıyız. Uzun süre aile dışına bir yaşama alıştıktan sonra geri dönüğünüzde sanılanın aksine daha farklı bir düzenle karşılaştığınız da bu sizi kötü etkilese de bulunduğunuz durumun içindeki güzellikleri görebilirseniz o zorluklar bir anda puf yok olur. Mesela eve döndüğünüzde hayatınıza ek sadece ablalık göreviniz var sanıyor olabilirsiniz.
Ancak aile içine girdiğinizde karşılaştığınız manzara düşüncelerinizi tepetaklak ederek tüm kavramları tekrar sorgulatmaya başlıyor. Bir de bakmışsınız ki yaptığınız şey ablalığın çok daha ötesinde bir tür stajyer anneliğe dönüşmüş. Baş etmeye çalıştığınız onca kaygı, stres, düşünce ve çelişkiler içinde üstünüze bir de tonla iş yüklenmiş. Koca bir kayanın altında ezilmemek için de tüm bu işleri yaparken aile ilişkilerinizi olabildiğince sağlıklı yürütmek zorundasınızdır. Kayanın altında ezilmemek için kayanın kendisi olmaya çabalamak gerekir.
Bu hayatın dışındaki zorlukların çok basit şeyler olduğunu fark ettiğiniz o an yıkılmanız gereken değil tam olarak şükür etmeniz andır işte. Tüm bu zorlukların altından kalkmaya çalışırken hayatta Allah’tan başkasının hiçbir zaman daimi olarak yanımızda olamayacağını yaşayarak deneyimlemiş oluruz. Ve daha birçok önemli çıkarım yapma olanağı sağlar bize bu zorluklar. Farkında olmadan kaya olmayı da geride bırakıp koca bir dağa dönüşürüz. Hayatımız sabır çabalarıyla dolu olacak ve biz o sabrı şuan inşa edemezsek elimizden kayıp gidecek. Esasında yapmamız gereken bu kıymetli vakitleri zayi etmeden ileride dimdik durabilmek için zihnimizi düzenlemek toparlamak onu sağlam bir kazığa bağlamaktır. Yaptığımız her gözlemi kayıt etmek ben bunların hangilerini yapmalıyım ya da yapmamalıyım diye analizlerde bulunmalı, belki de ileride dönüp bakmak için notlar almalıyız. İleride hayallerini kurduğumuz ferah, huzur hayata kavuşabilmenin sırrı belki de bu günlerde saklıdır.