#

Tecrübe Paylaştıkça Anlamlanır TİKA Tecrübe Paylaşım Programı 2019

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA), dünyanın dört bir yanında gerçekleştirdiği çalışmalarla bayrağımızı gururla dalgalandırıyor. TİKA’nın koordinasyonuyla 3 yıldır üniversiteli öğrenciler ‘Tecrübe Paylaşım Programı’ adı altında küresel gönüllülük ağına dâhil  oluyorlar. Sivil toplum kuruluşlarının da desteğiyle 2019 yazında, 35 ülkede 500 üniversiteli genç Türkiye’nin dost elinin uzandığı coğrafyaları ziyaret etme imkânı buldu. Bu kardeşlik kervanında Genç ÖNDER de yer aldı. Ürdün, Arnavutluk, Ukrayna, Kosova, Özbekistan ve Karadağ ekiplerinde yer alan gönüllülerimizin izlenimlerinden bir demeti sizlerle paylaşıyoruz.

Ortadoğu’nun Kalbinde Yer Alan Bir Arap Ülkesi: Ürdün

Şeyma Kepti- Mine Topal

           Ürdün… Bize uzak ama bir o kadar da yakın olan, geleneksel ve modern unsurların eşsiz birlikteliğini bünyesinde barındıran; Hristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler tarafından kutsal kabul edilen toprakların kesiştiği o gizemli ülke…

Bir haftamıza neler  mi sığdırdık: Öncelikle bizi bu ülkeyle tanıştıran başkent Amman oldu ardından rotamızı Ölü Deniz’e diğer ismiyle Lut Gölü’ne çevirdik. Bir Osmanlı şehri olan Salt ile devam ettik maceramıza. Şehitlerimizin yanında aldık soluğu, dualarımız ve hüzünlerimizle. İşitince o cesur kahramanların hikayelerini; duygulandık ve elbette heyecanımızı tazeledik. Hz. Musa’nın vefat ettiği rivayet edilen Nebo Dağı’na da çıkmayı ihmal etmedik.

         Biz de derin izler bırakan bir hadiseyi paylaşmadan geçemeyeceğiz: Programımız esnasında grubumuzla birlikte Türk bayrağımızı açarak bir fotoğraf çekiyorduk ki bayrağımızı gören bir Filistinli yanımıza gelerek bayrağımızı öperek hürmetini gösterdi ve bizlerle fotoğraf çektirme talebinde bulundu. Al yıldızlı bayrağımızın bir Filistinlinin gözlerinde nasıl bir parıltıya vesile olabileceğini görmek eşsiz bir gurur ve şükür anıydı bizler için.

Osmanlı’nın izlerini taşıyan Ulu Hakan II. Abdülhamid’in kıymetli eserine doğru çevirdik yönümüzü: Hicaz Demiryolu’na. Ve bir sonraki duraklarımız; güzel sahilleriyle ünlenen Akabe ve bütünüyle tarih kokan antik Roma kenti Ceraş.  

Ceraş’ta yerel halktan karşılaştığımız iki kişi arasında bizim Türk olduğumuzu duyunca ayrılık çıktı. Tarihte Türklerin Ürdün’e  ihtilal yaptığına dair birisi söz alırken, diğeri “bunun bir fetih hareketi olduğunu” söyledi. Bu vesileyle “Türklerin Fetih mi, yoksa ihtilal mi yaptığına” dair Ürdün halkında yer alan fikir ayrılıklarına da şahit olmuş olduk.

Ürdünlü bir kardeşimizin ülkemizin için yapmış olduğu çalışmayla karşılaşmamızda da unutamayacağımız anılarımız arasında yerini aldı.

Balkanların Özlem Kokan Şehri: Arnavutluk

Beyza Elif Bayram- Hatice Dilara Çimen

4 asırdan fazla Avrupa’da İslam’ın yayılmasında merkez olan Arnavutluk 1912’de Osmanlı’dan ayrılmasıyla zorlu bir sürece girmiş. 2.  Dünya savaşından sonra yönetimi ele geçiren Enver Hoca uyguladığı baskıcı politikalar sonucunda halkın dini kimliğini yok etmiş. Başkent Tiran’da bulunan Ethem Bey Camii başta olmak üzere birçok dini yapı yıkılmış, tahrip olmuş, ahır veya depo olarak kullanılmış. Depo olarak kullanılan dini yapıların duvarlarında ve kubbelerinde bulunan motifler ve işlemeler sıvalarla kapatılmış. TİKA’nın yenileme kapsamına aldığı Ethem Bey Camii’nin iç duvarlarındaki sıvalar kaldırıldığında her biri ince ince işlenmiş İstanbul tasvirleri ortaya çıkmış. 1793’de yapılan bu caminin duvarlarına Payitahta duyulan özlem resmedilmiş: Sultanahmet Meydanı, İstanbul Boğazı, İstanbul’un sokakları, çeşmeleri ve daha niceleri…

Dünya Mirasları Listesinde olan Berat şehrine gittiğimizde de aynı özlemi hissettik. Tamamen ahşap yapılardan oluşa şehirde, Bekârlar Camii ve Halveti Tekkesi de Osmanlı zamanında yapılmış. Cami, cemaatinin büyük çoğunluğunu bekârların oluşturmasından dolayı bu ismi almış. Caminin duvarlarında birçok kalem işi mevcut. Lale motifleri ve İstanbul tasvirleri,  restoratörler tarafından büyük bir özenle yeniden ortaya çıkarılıyor. Bize de ustalar eşliğinde çatı kiremitlerini temizlemek nasip oldu. Birinci dereceden tarihi eser olan bu kiremitler temizlendikten sonra Bekârlar Camii’nin kubbesindeki yerlerini alacaklar. TİKA özellikle restorasyon çalışmalarında tarihi dokuların gün yüzüne çıkarılmasında büyük bir hassasiyet gösteriyor.

Dönüş hazırlıkları için gittiğimiz Kruja’da öğle namazının vakti girmişti. Çarşının içinden gözüken minareye doğru yürürken girişte kapının sağında bulunan yazı dikkatimizi çekti : “Murad Bey Cami 2014 yılında TİKA tarafından restore edilmiştir.” Harabeye dönmüş, terkedilmiş camiler ve tekkelerden sonra restorasyonu bitmiş olan Murad Bey Cami bir nebze de olsa özlemin sona ermesiydi. Gönül bağlarımızı yeniden inşa eden TİKA’ya teşekkürü bir borç biliyoruz.

İklimi Soğuk, Tarihi Sıcak Misafirperver Bir Ülke: Ukrayna

Kübra Nur Doğru- Hilal Mısırlı

Ukrayna, beklentimizin çok üstünde hikâyelerle bizleri buluşturan ve bizlerde derin izler bırakan, Rusya’nın soğuğuna nazır ülke…

Ukrayna, bize tanıdık bir biçimde, tarihi boyunca Ruslarla çatışma halinde olmuş. Ahıska sürgününden, Kırım işgalinden dolayı bugüne dek kulağımıza kadar bir esinti gibi gelip geçen bu sürgün hikâyeleriyle; hiç bilmediğimiz bu topraklarda yüzleşmek bizim için çok farklı bir deneyim oldu. Ahıska Türklerinin bir gece ansızın Stalin’in askerleri tarafından evlerinden çıkarılmaları; Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilerek yurtlarında ana dillerini konuşamayacak derecede bir işgalle karşılaşmaları…  İşte böyle bir ortamda Ukrayna; yurtlarından sürülen soydaşlarımızın sığındığı bir yurt olmuş. Bu bilgi bile ucuz ve vizesiz yurtdışı tatil mekânı olarak duyduğumuz Ukrayna’ya bakışımızı değiştirmeye yetti. Orada vatanlarından ve ailelerinden koparılsalar da dillerini, kültürlerini, inançlarını, tarihlerini, birliklerini koruma gayretindeki kardeşlerimizin varlığından haberdar olduk ve gönlümüzün bir köşesini orada bırakarak evlerimize döndük. TİKA Ukrayna’da Osmanlı mirasımıza sahip çıkmakla kalmıyor aynı zamanda orada bulunan soydaşlarımızın kültürlerini, dillerini, birliklerini, korumak için gerçekleştirdikleri çalışmalara destek oluyor ve çalışmalarının sürdürülebilirliğine katkı sağlıyor.

Ukrayna’da bizi en çok etkileyen anlardan biri de tarih müzesindeki Ukraynalı rehberimizin “Bu topraklara Ruslar da Polonyalılar da geldiğinde bizim dilimizi ve bizi kötüleşmiş bir Rusça/Polonyaca olmakla aşağıladılar. Sadece Osmanlı buraya geldiğinde bizim kültürümüze, dilimize ve dinimize saygı gösterdi.” ifadeleri oldu.

Ülke son seçimlerini yeni geride bırakmış. Ülkedeki bir televizyon dizisinde adil cumhurbaşkanı rolünü oynayan bir komedyenin cumhurbaşkanı adayı olması ve halkın da teveccüh göstererek, dizideki karakterin gerçekleşeceğine güvenerek hiçbir siyasi tecrübesi olmayan bu komedyeni cumhurbaşkanı seçmesi ilginç bir anekdot olarak notlarımız arasında yer aldı. İkinci dünya savaşı sonrası ve Sovyet Sosyalisti Cumhuriyet Birliği (SSCB) yıllarını yaşatan tarihi dokusuyla başkent sokaklarında, yüksek görkemli binalarında ve hatta havasında dahi hissettiğimiz Ukrayna; epey istifade ettiğimiz, bizi bir hayli şaşırtarak memnun eden güzel tecrübelerimizin adı oldu.

Karekod:

Tecrübe Paylaşım Programı

Ahıska Sürgünü

Kırım Tatar Sürgünü

Avrupa’nın Genç Ülkesi: Kosova

Banu Öztürk

Güler yüzün, tebessümün, tatlı dilin eksik olmadığı bir ülke Kosova. Osmanlı’nın yaklaşık 500 sene hükmettiği, Türk ailelerin hala varlığını koruduğu fiziksel konum olarak küçük ama gönül dünyamda büyük etkiler bırakan tarihi bir yer. Dolu dolu geçirdiğimiz 10 günde Priştina’dan Mitroviça’ya, Prizren’den Gilan’a  kadar en az bir Kosova mukimi kadar ülkenin havasını teneffüs ettik. Aynı zamanda Kosova’da yaşayan Türk ailelerle ‘Ağız Araştırmaları Projesi’ kapsamında röportaj yaptık ve bu vesileyle soydaşlarımızın evlerine misafir olduk. Bizi o kadar güzel ağırladılar ki kendimizi âdeta evin kızları gibi hissettik.

Gittiğimiz yerlerden biri olan Mamuşa bir Türk köyü ve belediye de Türklere ait. Evlerde Türk bayrakları, lokantalarda Türk yemekleri, Türk televizyon dizileri ve ünlü şarkıcımız İbrahim Tatlıses bölgede hemen hemen her yerde bizi selamladı. Bir şeyler içmek için gittiğimiz bir kafenin banklarında ‘Keçiören Belediyesi’ yazısını gördüğümde çok şaşırdım. Başkentimizin bir ilçesi olan Keçiören Belediyesiyle ortak açılmış bir kafeymiş bulunduğumuz mekan. Mamuşa kendinizi yurtdışında değil de Anadolu’da bir kasabayı ziyaret ediyor hissini size sonuna kadar sunuyor.  

Prizren ise en gelişmiş şehirlerinden biri Kosova’nın. Merkezinde Osmanlı eserlerinden Sinan Paşa Cami yer alıyor. Sinan Paşa Camii TİKA’nın restore ettiği önemli yapılardan biri. TİKA’nın camilerden okullara ve  dikiş atölyelerine kadar elinin değdiği birçok faaliyet ve proje mevcut Kosova’da.

Rüya Ülke: Özbekistan

Şeyma Aktürk

Gözlerimi kapatıp hayal edebileceğim en masalsı şehri hayal etsem Semerkant’a erişemem. Sokaklarında tarihin içinde kaybolabileceğim Buhara gibi bir şehir bulamam. Taşkent gibi kendisini bu kadar büyük bir Rus baskısından yeni kurtarıp da gelişmek için can atan bir şehre rastlayamam. Özbekistan; tarihiyle, mimarisiyle, türbeleriyle o kadar büyüleyici bir ülke ki…

Özbekistan sadece 22 yıl önce bağımsızlığını eline almış bir ülke. Biz Türkler onlar için çok değerli ve önemliyiz çünkü bağımsızlıklarını ilk tanıyan ülke biz olmuşuz. Gezi boyunca Türk olduğumuzu öğrenen herkesin yüzünde oluşan tebessüm ve sıcaklıktan kardeşlik duygusunu hemen hissettik. Mimarisindeki ihtişam gösteriyor ki yıllar burayı eskitmek yerine daha da güzel kılmış. Bu ülkeden çok âlimin ve ilim aşığının yolu geçmiş. İmam Buhari’nin, İmam Nakşibendi’nin, İmam Maturidi’nin kabirleri burada. Müslümanlar için ayrı bir yeri var bu toprakların.

Özbekistan’ı keşfetmeye Taşkent’ten başlayabiliriz. Başkent olan bu şehir aynı zamanda ülkenin en gelişmiş şehri de. Orta Asya’nın ilk metrosu burada yer alıyor. Dünyanın en eski medeniyetlerinden biri olan Semerkant’ta ise Shah-ı Zinda’da Peygamber Efendimiz’in kuzeni ve dünya üzerinde ona en çok benzeyen kişi olan Kusem bin Abbas’ın kabri bulunuyor. İslam’ı tebliğ için geldiği bu topraklarda hayatını kaybetmiş.  

Registan Meydanı’nda ise gözlerimi nereye çevirsem bakmadığım yerlerde bir şeyler kaçırıyormuş gibi hissediyordum. Meydanda üç medrese bulunuyor. Ve bir zamanlar dünyanın her yerinden bu medreselerde eğitim almak için gelen talebelerin yollarından yürüdüğünüzde sizin de kalbiniz o heyecanla atıyor. Medreselerde astroloji, matematik, fizik gibi dersler de talebelere verilmekteymiş. İlim ve bilimin bir bütün olduğunu daha güzel nasıl ispatlayabilirlerdi ki?

Ve ardından Buhara… Kendimi bulduğum sokaklarında gezmekten en keyif aldığım, geçirdiğim her saniyede bir rüyanın içinde olduğuma inandığım şehir. Tarihin sayfalarında kaybolmak hiç bu kadar zevkli olmamıştı. Cengiz Han, şehri yakıp yıkarken tek bir yapının ayakta kalmasına izin vermiş: Kalyon minaresi. Neden izin verdiğini sadece gece etrafında oturup onu izlerken anlayabiliyorsunuz. Özbekistan seyahatine çıkan kafilede yer aldığım, unutulmaz bir deneyimi tecrübe ettiğim için kendimi şanslı addediyorum.

Adını Yüksek Dağlarından Alan Çiçeği Burnunda Ülke: Karadağ

Ayşe Nur Altunel

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1918 yılında kurulan Yugoslavya sürekli siyasi karışıklıklar yaşasa da 2000’lere dek varlığını sürdürebilmiş. 90’larda dağılmaya başlayan Yugoslavya’dan geriye 2003’te Sırbistan-Karadağ Devleti kalıyor. Ardından 2006 yılında yapılan referandumla Karadağ, Sırbistan’dan ayrılarak Karadağ Devleti kurulmuş oluyor.

Adriyatik denizine kıyısı bulunan 650 bin kişilik küçük bir ülke Karadağ. Ülkenin nüfusuyla İstanbul’un nüfusunu kıyaslamaktan kendimi alamıyorum. Balkan ülkeleri isimlerini birer milliyetten alsa da ülkeyi oluşturan nüfus dağılımının öyle olmadığını fark ettiğimde şaşırmıştım. Karadağ da sadece Karadağlıların değil; Sırpların, Boşnakların ve Arnavutların ülkesi. Dili Karadağca, ama Balkanlarda konuşulan tüm dilleri bir kaç güne konuşup anlayabiliriz diyor yerel halk.

TİKA ve Karadağ Sağlık Bakanlığının ortak yürüttüğü ‘Kırsal Bölgelerde Sağlık Taraması’ projesiydi sebeb-i ziyaretimiz. İstanbul’dan 10 kişilik bir sağlık ekibi olarak yola çıktık başkent Potgorica’ya doğru. Fatih Sultan Mehmet’in Balkanlarda yaptığı ilk cami olan Tuzi Nizam Camii’ni ve ülkemizdeki imam hatip liseleri gibi faaliyet veren Mehmet Fatih Medresesi’ni ziyaret ettik. “Yapılar yeni olabilir ama kültür eski” diyor TİKA Koordinatörümüz.

Geri kalan günlerimizin çoğunu Podgorica’nın kuzeydoğusunda bulunan Sancak Bölgesi’nde geçirdik. Sancak Bölgesi, yarısı Sırbistan yarısı Karadağ da kalan Boşnakların ve Müslümanlarının nüfusunun yoğun olduğu  bir bölge. Bu ismi almasının sebebi ise Osmanlı’nın Avrupa’daki son sancağı olması. Bize Karadağlı hekimler ve öğrenciler eşlik ettiler bu süreçte. Ev ziyaretlerinde bulunarak sağlık taraması yaptık.

Geçirdiğimiz vakit boyunca kimle tanıştıysak duyduğumuz şey ‘ben biraz Türkçe biliyor’ oldu. Bakanların genelinde olduğu gibi Karadağ’da da Türk dizileri oldukça ilgi görüyor. Ülkemizi ziyaret etmek ya da eğitim için gelmek Karadağlıların planları arasında yer alıyor. 

Karadağ’dan en çok hatırımda kalan cami çıkışında, ara sokaklarında, turistik mekânlarında gezerken tanımadığımız pek çok insanın tebessümle bizi karşılaması, selam vermeleri, ortak geçmişimizle alakalı paylaşacak güzel hikâyelerimizin olmasıydı. Uzun süredir ziyaretini ihmal ettiğimiz bir yakınımızla buluşmak gibi Balkanlarda olmak…

Karekod:

Tecrübe Paylaşım Programı