#

Atakan Peker:’Bizim Bildiğimiz Ummanda Bir Nokta’

SIVI METELİN HİKAYESİNİ SİZDEN DİNLEYEBİLİR MİYİZ_? NASIL BAŞLADI NASIL GELİŞTİ. BU SÜREÇ BİRDEN BİRE Mİ ORTAYA ÇIKTI?

Sıvı metal önce bir markadır. Özel bir metal alaşım. Bu metal alaşımı doktora tezim esnasında bulduk. Alaşımın özelliği şu: belli formüllerdeki bu  alaşımı çok hızlı bir şekilde soğuttuğumuzda mukavemeti çok yüksek, paslanmaz özelliklere sahip ve daha başka özellikleri de olan özel bir alaşım oluşuyor. Doktora esnasındaki çalışmamızın bir sonucu bu. Daha sonra bunu endüstrideki kullanım alanları için çalıştık. Tabi yeni bi metal yeni bir alaşımın endüstride uygulanması kolay değil. Birincisi bununla ilgili altyapılar bulunmuyor. İkincisi kullanıcılar açısından yeni metal bir alaşım için kullanım tecrübesi gerektiriyor. Çünkü metal ya da alaşım kullanımı normalde dayanıklıdır, sağlamdır. Yanlış bir işlem olmaması gereklidir. Bundan dolayı da belli bir güvenirlilik oluşması lazım. Biz de onun üzerine çalıştık. Kısmen başarılı kısman de başarısız olduk diyebilirim. Genel süreç bu şekilde oldu.

BUNLARA ÇALIŞMA ESNASINDA MI RASTLIYORSUNUZ? YANİ ÇALIŞMALARINIZ ESNASINDA BU ALAŞIMA RASTLIYORSUNUZ VE “DEMEKKİ ŞU ŞEKİLDE DE OLABİLİR” DİYEREK Mİ YOL ALIYROSUNUZ?

Doktoram esnasında uygulamalı bir tez çalışması yapmak istiyordum. Yani faydası görülebilen ve uygulaması olan bir tez çalışması yapmak istiyordum. Bu alaşımlar üzerine çalışıyorduk. Bu alaşımlar daha önceden biliniyordu fakat büyük ebatta üretilemiyordu. toz halinde ya da çok çok ince şerit halinde elde edilebiliyordu. Bu şekilde de işlenemiyordu. Biz özel formüller araştırıp bularak bunları büyük ebatlarda üretmenin yolunu bulduk. Bu da şu şekilde oldu bu alaşımlarda soğutma için gereken hızını düşürdük. Soğutma hızını düşürünce daha büyük ebatlarda üretme imkanına ulaştık.

PEKİ ŞU AN BİLİNEN HANGİ ALANLARDA KULLANILIYOR?

Şu an mukavemeti yüksek bir de çok hassas bir şekilde işlenebildiği için (hassas döküm yapılabildiği için) elektronik kullanılan aletlerde mesela cep telefonlarındanki çeşitli parçalarda kullanılıyor. Mesela kabzasında kullanılabiliyor veya SİM kart yuvasınde kullanılıyor. Onlarda kullanılmasının sebebi de onların bükülmesi çok kolay bizim malzemeden yaptığın zaman mukavemeti yüksek olduğundan kolay bükülmüyor. Hem ince hem de mukavemeti yüksek olduğu için bu alanda kullanılıyor mesela.

O ZAMAN ŞÖYLE DİYEBİLİR MİYİZ? İNCE VE MUKAVEMETİ YÜKSEK BİR MALZEME KULLANIMINA İHTİYAÇ DUYULDUĞUNDA KULLANILABİLİR.

Yani yüksek mukavemetli bir metal yapıya ihtiyaç duyulduğunda kullanılabilri denilebilir.

MUCİT OLARAK ANILIYORSUNUZ, HALBUKİ BİZİM BİLDİĞİMİZ MUCİTLER KİTAPLARIN TOZLU SAYFALARINDA KALDI. İNSANOĞLU BİLGİ ANLAMINDA BU KADAR İLERLEMİŞKEN HÂLÂ YENİ ŞEYLERİN İCAT EDİLMESİ İÇİN DÜNYAYA HANGİ GÖZLERLE BAKMAK GEREK?

Öncelikle bana göre bu yanlış bir düşünce. Hatta şöyle bir şey var. 1900 lerin başında mucitler genellikle buldukları buluşlarını patentlerle korumaya çalışırlar. 1900 lerin başında amerikan patent ofisini kapatalım demişler. Her şey bulundu diye. Şu an amerikada 8 milyon patent var ve bu sayı çok daha hızlı bir şekilde artıyor. Bir de şöyle bakacak olursak Allah’ın bilgisi yanında bizim bilgimiz ne ki! Yani bizdeki bilgiye ummanda bir nokta gibi bakmak lazım. Matematiksel olarak biz epsilonuz. (matematikte sıfır olmayan ama sıfıra çok yakın sayılar için kullanılır) tıptan bir örnek verecek olursak. Ortaçağlarda tıp ilmi diye bir ilim vardı. –islam dünyası o alanda ileride ama avrupaya bakalım biz- avrupada uyguladığı tedavi yöntemlerine bakıldığında dehşete düşüyoruz. O zamanın tıp ilmine baktığımızda. İşte adamın kolunu kesmek için kafasına vuruyorlar sonra kesiyorlar falan. Şimdi adını hatırlayamadığım bir doktorun ifadesiyle: şu an bizim tıp diye uyguladıklarımıza 50 yıl sonra baktığımızda nasıl biz ortağaçağ uygulamalarına bakarak dehşete düşüyorsak aynı şekilde sonraki nesil de bu günkü uygulamalara bakıp dehşete düşecek. Aslında o kadar aciz bir durumdayız yani. Bil olarak çok az bir bilgiye sahibiz ve ancak el yordamıyla bir şeyler yapabiliyoruz.

SONSUZ BİR BİLGİYE SAHİP YARATICININ OLDUĞU EVRENDE HALA BİLİNMEYEN MİLYONLARCA OLAY VAR. YANİ BULUNACAK ÇOK ŞEY VAR DİYEBİLİRİZ O ZAMAN.

Aynen katılıyorum. Sonsuz bulunabilecek bilginin yanında 80 milyon patentik bir bilgimiz var. Sosuzun yanında milyar bile çok ufak olacaktır.

TEKNOLOJİDEKİ FİKİRLERİN BAŞLANGIÇ NOKTASI HANGİSİ OLMALI? İNSANLIĞIN KADİM İHTİYAÇLARINA CEVAP BULMAK MI, TEKNOLOJİNİN AKTIĞI MECRALARI TAKİP EDİP ÖNE GEÇMEK Mİ YA DA BİR FARK ORTAYA KOYUP BİR BİLİMİN TARİHİNDE BİR İMZA SAHİBİ OLMAK İSTEĞİ Mİ?

Hepsi. Bunlar birbirini tamamlayan parçalar diye bakabiliriz. En sonuncusu mesela bilim için bilim oluyor bir şekilde. Kesinlikle yapılması gereken bir şeydir bu. Ama orada bırakırsak pek de faydalı duruma gelmiş olmuyor. Orada kendi kendini öldüren bir döngünün içine girmiş oluyor. Sonuçta insanların ihtiyaçları oluyor ve bunları idame ettirmek gerekiyor. Bir de bilim yapmak ucuz şeyler değil. Mesela şu an bizim yapmamız gerekn şeyler ama zamanında bilimle uğraşan, teknoloji ile uğraşıp geliştirenler, bunlar bunu bir lüks içinde yapıyorlar. Yani yaptıkları şey o zaman lüks görülüyor. Şu anda da lüks olarak görülebilir belki ama bilim bize çok fazla lazım. Ondan dolayı bu saydıklarınızın hepsi denilebilir. Mesela kanserin teşhisinde MRI biraz yardımcı oldu. Birisi derki bunun üzerine biraz daha çalışayım geliştireyim insanlık için. Bu büyük insanlık için büyük bir hizmettir. Kimisi ise şu şu konuyu bilmiyoruz. Nasıl çalıştığı hakkında bilgi sahibi değiliz der ve bunun üzerine geliştirme yapabilir. Sonuç olarak söylenen 3 ifadeye de katılıyorum. Bunların üçüne ihtiyaç olarak da bakabiliriz ayrıca insanların fıtratında olan bir şey gibi de bakabiliriz. İnsanlar merak ediyor. Bu fıtratta olan bir şeydir. Kimizi için 1. şık daha cezbedici olaiblir . kimisi için de 3. şık daha cezbedici olabilir. Ama biri yapıyoruz diye üçü kapatmayalım. Üçü yapıyoruz diye de biri kapatmayalım derim.

AKLINA UYGULANABİLİR BİR PROJE GELEN BİRİNİN FİKRİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN İZLEMESİ GEREKEN ADIMLAR NE OLMALI?

Çok fena bir soru. (gülüşmeler) birincisi fikrini nihai bir hedefe bağlaması gerekiyor. Yani ne yapmak istiyor. Neye ulaşmak istiyor.

FAKAT GOOGLE İLERİDE GOOGLE EARTH’ÜN BU KADAR ÖNEMLİ BİR GELİR KAPISI OLACAĞINI ÖNGÖRMÜŞLER MİDİR?

Hayır ama fonksiyonel bir hedef koymak gerekli. İş hedefi olarak bahsetmiyorum. Örn benim kafamda bir proje var. Bu projenin fonksiyonu ne olacak. Denilebilmeli. O soksiyonu tayin ettikten sonra. Bu yapılabilir mi? Sorusu sorulmalı. Yani fiziğin temel kanunlarıyla çakışıyor mu? Mesela çok duyarız su ile çalışan motor icat edeceğim denilir. Bakıldığında su ile çalışan bir motor yaparsın ama bu bizim bildiğimiz motor olmayabilir. Başka bir şey de koyarsın. Onu da su ile buluşturusun oradan başka bir şey çıkar. Ama şu anki motor sisteminde bunun olması fiziğin temel kanununa aykırıdır. Şimdi burada teknik bir projeden bahsediyoruz. Tabi burada teknik olmayan bi rprojeden de bahsedilebilir. Teknik olmayan bir projede de insanın tabiatına aykırı mı  diye bakarız. Eğer insanların tabiatına aykırı birşey ise o zaman olmaz. Üçüncü olarak da bunu pratik bir şekilde yapabiliryor muyuz? Bazı şeyler için fizik itiraz etmeyip böyle bir şey mümkündür diyebilir. Senin onu mümkün kılabilmen çok çetrefil olabilir. Yani ne kadar çetrefilli ise o çetrefili değişik yerlerde değişik şekilde anlamlı kılacak şeylere bakılması gerekli. Bir de bunu ekosistem içinde düşünmek gerekli. Dördüncü de çalışmayı onun ekosistemi içerisinde değerlendirmek gerek. Yani çalışma ekosistem içinde nasıl kullanılabilir nasıl geliştirilebilir denilerek bakılması gerekli.

MESLEKİ ANLAMDA ŞU ANKİ KONUMUNUZA EN BÜYÜK KATKIYI SAĞLAYAN ŞEYLER NELER? ÜNİVERSİTE TERCİHİ, YABANCI DİL, AİLE DESTEĞİ, YURT DIŞI VS.

Tabiki bunların hepsinin katkısı vardır. Fakat bir şeyin önemi öne çıkıyor. Bunu kendimde de dışarıda bir çok kişide de görebiliyorum. Bu geniş bakış açısı olan vizyonu olan insanlarla, hocalarla, arkadaşlar ile beraberlik. Yani hayatımın belli dönemlerimde bana vizyon verecek hocalarım, arkadaşlarım ya da büyüklerim oldu diyebilirim. Yani üniversiteyi , aile desteğini falan görüyoruz. Bunlar kritiktir ama sizi öne çıkaracak şey size vizyon verecek bir hoca veya bir arkadaş vaya da bir büyüğünüz olabilir.

O ZAMAN UFKU ŞÖYLE DİYEİBLİR MİYİZ? UFKU GENİŞ OLAN İNSANLARIN OLDUĞU BİR ORTAM VE BİR EKOSİSTEM DENİLEBİLİR Mİ?

Yani bu tek kişi de olabilir. Birden fazla kişi olarak topluluk da olabilir. Yani olay vizyon ile alakalı. Önemli olan vizyon sunabilecek bir çevren olabilmesi. Bu hocalarla irtibat olabilir, arkadaş çevresi olabilir veya onalrın haricinde başka büyükler olabilir diyorum. Bunların dışında ikincisi dersek ki ilk bahsettiğimin çok çok altında bir şey. Ki bu da yurt dışına çıkıştır. Burada yurt dışı dememin sebebi ufukla alakalıdır. Yani burada şahıslar size belirli bir miktarda bir şeyler sunabiliyor ve belli miktarda hazmedebiliyorsunuz. Yurt dışına çıktığınızda ise çok daha başka bir şekilde alabiliyorsunuz.

SON ZAMANLARDA HEM DEVLETİN HEM STK’LARIN HEM DE ÖZEL KURULUŞLARIN ÇOK DAHA KÜÇÜK YAŞLARDAN İTİBAREN GENÇLERİ BİLİME YÖNLENDİRDİĞİNİ GÖRÜYORUZ. MAKER HAREKETİ, YAŞLARA UYGUN YAZILIM GELİŞTİRME PROGRAMLARI, ROBOT YARIŞMALARI, ELEKTRİKLİ ARABA VE DRONE İMALATI İÇİN ÜNİVERSİTELERE VERİLEN DESTEKLER VS. BU GELİŞMELERİ NASIL GÖRÜYORSUNUZ? ÇOK GEÇ Mİ KALINDI?

Yani benim bakış açım şudur: ne yapılsa kar. Geç kalındı gibi bir ifadenin bir anlamı yok. Yapılan şeyler güzel şeyler. Gençleri heveslendirme açısından yeterli mi? Sanmıyorum. Ve hiçbir zaman da yeterli olmayacak. Ama dikkatli bakıldığında şu an yaptığımız şeyler çok minimal şeyler. Asıl uğraşılması gerekenden ziyade bunlar küçük küçük adımlar olarak görülmeli. Asıl adımlara giden küçük adımlar denilebilir. Bunlar geçlere bir vizyon verebiliyorsa güzel. Ama çok dar kapsamda bir takım beceriler kazandırıyor ve orada kalıyorsa biraz sıkıntılı. Yani ben 3D yazıcı yaptım, ben 7 yaşında kod yazabiliyorum deyip öyle kalıyorsa –kötü bie şey değil ama- asıl amaca ulaşmamış uğraşlar olarak kalıyordur. Bunlar gençlerin önünü açacak vizyon kazandıracak bir aksiyona ya da bir plana dönüşürse daha iyi olur.

BESLENDİĞİNİZ VE İÇİNDE BULUNDUĞUNUZ BİLİM ORTAMI VESİLESİYLE FARKINDA OLDUĞUNUZ VE GENÇLERE SÖYLEMEK İSTEDİĞİNİZ ŞEYLER VAR MIDIR?

Birincisi gündelik ufak şeylere kafayı takmasınlar. İkincisi onların ufuklarını açacak onalra vizyon kazandıracak çabalara girsinler. Mesela hocalarla ders dışı muhabbet olabilir. Ayrıca başka insanlarla, büyüklerle muhabbetler olabilir. Gezmek olabilir. Farklı disiplinlerden kitaplar olumak olabilir. Üçüncüsü başarılı olmanı şartı olarak çok çalışma deriz ama ben öyle demiyorum. Kişi kendi çaışma alanında bir “rahat dairesi” oluşturuyor ve onun içinde kalmaya çalışıyor. Bu ne demektir? Yani elektirik mühendisi ben elektrik alanındak şeylerle uğraşırım. Alanım dışına çıkmam. Mekanikçi ben mekanik alanda kalırım deyip diğer alanlara girmem. Bu bana zor gelir der. Bu rahatlık dairesini kırabilmek gerekir. Benim bir örneğim var mesela. Hep AA alan bir öürenci gitsin bir yüksek lisans dersi alsın ve zorlana zorlana CC alabilsin. Yani sınırlarını zorlasın.

GÜNÜMÜZ GENÇLİĞİ YA GÜNDEMİN AYARTICILIĞINA KAPILIP SİYASETLE, GÜNÜBİRLİK GÜNDEMLE VAKİT GEÇİRİYOR YA DA BUNLARDAN TAMAMEN İZOLE, HAYATTA NELER OLUP BİTTİĞİNDEN HABERSİZ DERSLERE, KİTAPLARA GÖMÜLÜYOR. BAŞARILI OLMAK İÇİN DENGE NASIL OLMALI? GÜNÜMÜZDE GENÇLERİ MERAKTAN, BİLİMDEN, OKUMAKTAN ALIKOYAN EN ÖNEMLİ ŞEY NE? 

Kendimiz dışındaki şeylere gözlemci olarak bakmakta fayda var. Yani tamamen de haberleri kapatıp izole olamnın da doğru olmadığını düşünüyorum. Yani ekstrem olarak her bir şeyi kapatarak  hiçbir şey ile ilgilenmemek doğru bir şey değil. Bunun diğer ucunda ise her bir olaya kafa takıp bu gün şu oldu öbür gün bu oldu deyip takılıp kalmaktır. Çok fazla üzülmek falan. Sonuçta insanız ve belirli seviyede üzülür seviniriz. Bunda bir sakınca yok ama kişini gelişmesini etkileyecek şeylere takılıp kalması yanlış. Ama hayata bir gözlemci olarak kalmak lazım. Kişiyi çok fazla negatif etkilemeyecek şekilde gözlemci kalıp çok etkilenmemek lazım. Gözlemci kaldığında zaten az da olasa etkileniyorsun. Burada anlatmak istediğim kafayı takıp orada kalmak lazım. Asıl işimize odaklanmamız lazım. Hedeften sapmamak lazım.

DÜNYAYA YENİDEN GELSEYDİNİZ YİNE AYNI MESLEĞİ SEÇER MİYDİNİZ?

Seçerdim. Çünkü kariyerimden memnunum. Atakan peker makina mühendisi 30 yıl sonra arkadaşlarla biraraya geldiğinde yine makinacı atakan olarak çağırılıyorsunuz. Aslında nereden başladığımız önemli dğeil nereye gittiğimiz önemli. Şu an makina haricinde çok başka şeylerle uğraşıyorum. Yani kariyer yolculuğu olarak gayet memnununum. Ama bunu makine mühendisi olacağım gibi de görmemek lazım bu bir başlangıç noktası. Nereye gitmek istediğiniz daha önemli. Makina mühandisliğini okudunuz diye makinacı kalmak zorunda da değilsiniz.

  • Hayaliniz nedir?

İNSANLIĞA FAYDASI OLACAK BİR ŞEYLER BIRAKABİLMEK. ARKANDAN HAYIRLA DUA EDİLEBİLECEK ŞEYLER BIRAKMAK. BİR ÇOK HAYALİMİ GERÇEKLEŞTİRDİĞİM İÇİN BU DİYEBİLİRİM.

  • Örnek aldığınız biri var mı?

ÖRNEK ALDIĞIM DENİLMEZ DE İLHAM ALDIĞIM KİŞİ TURGUT ÖZAL’DIR.

  • Neyin sırrına ermek isterdiniz?

İNSANIN DUYGULARIYLA BEYNİNİN İLETİŞİMİ

  • En sevdiğiniz bilim kurgu filmi?

GODFATHER

  • Geçmişte hangi icada tanık olmak isterdiniz?

TEKERLEĞİN BULUNUŞUNA TANIKLIK ETMEK İSTERDİM.

  • Apple mı, Samsung mu?

APPLE.