#

DARBE EĞİTİMDE BİZE NEYİ İŞARET EDİYOR?

Ayşe ÇOBAN

Öğretmen

Paralel devlet olarak nitelendirdiğimiz bu gayrimeşru, terörist yapının nasıl geliştiği herkesin malumudur. Devletin insan kaynağını alternatif eğitim kurumları üzerinden kurmuş ve standart hedefleri için kullanmışlardır. Dolayısıyla bu meselenin eğitimle doğrudan bağlantısı vardır. Devlet; sosyal devlet anlayışıyla değerleriyle bütünleşmiş, yetenekleri keşfedilmiş, yeteneği yönünde hedefi belirlenmiş ve bu hedef doğrultusunda hem psikolojik hem maddi anlamda desteklenmiş bireyler yetiştirmelidir. Bilhassa başarılı ve ihtiyaç sahibi çocuklar ideallerini gerçekleştirmek için devletin sunduğu imkânların azlığından dolayı bu boşluğu doldurma sebebiyle bu art niyetli alternatif kurumlara geleceğini -meslek sahibi olmak adına- teslim etmiştir.

                 Devlet; kendi insan kaynağını oluşturacak projelerle bireylerin kendini gerçekleştirebilmesini sağlamalı, insanı doğru tanıma ve potansiyelini kullanma noktasında öncülük edilmelidir. Çok yönlü bir eğitimle öğrencinin psikolojik, sosyal ve bilişsel yönü doyurulmalı ve harici alternatif yapıların oluşmasına zemin oluşturacak ihtiyaçlar hasıl olmamalıdır. MEB kendi kontrol mekanizmasını istihbarat aşırılığına kaçmadan devlet şefkatiyle, sosyal devlet anlayışıyla oluşturmalıdır. Devletin bu kapsayıcı ve kuşatıcı yaklaşımının akabinde eğitimin bireysel boyutlarına geçilecek olursa, mekanik- ezbere dayalı  sistem aşılarak körü körüne itaat eden insan yetiştirmek yerine; muhakeme gücü yüksek, farklılıkları dışlamayan, açık görüşlü, araştırmaya meraklı, dini din kisvesine bürünmüş olandan ayırt edebilecek düzeye erişmiş, entelektüel düzeyi yüksek öğrenciler yetiştirilmelidir. Değerleriyle bütünleşmiş başarılı kimliklerin oluşması ve vatana hizmet amacıyla yetişmesi ise eğitimde köklü bir yapılanmayı gerektirmektedir.

Ahmet Cantürk

Eğitimci

Milli Eğitim’in hem müfredat hem de eğitimci profili olarak halkın din algı  kodlarına cephe alan bir duruş içinde olması,  eğitim kurumları dışında bir merciinin din ve devlet ile ilgili telkinlerine açık bir zihin üretti. Bunun doğal sonucu olarak da bir “merdiven altı din eğitim ve din anlayışı” doğdu. Devletten gelen doğru yerine, güvenilir odaklardan gelen yanlışa itimat edildi. Bugün müstakbel yeni bir sorun odağı olarak eğitimci vasfı olmayan ve müfredatı belirsiz merdiven altı kurumlar bunlar. Üstelik “bizimkiler” algısı nedeniyle denetimsiz ve korumalı.

Murat Arslan 

Psikolojik Danışman/Eğitim Uzmanı

Bugün yapılan darbe girişimi ile maalesef  ülkemizde darbenin travmasını yaşamayan bir nesil kalmadı. İnsanların yaşamış oldukları bu sıkıntılı süreç  âdeta bir çimento etkisi yapıp, fikri ve düşüncesi ne olursa olsun  insanlarımızı bir araya gelmesine neden olmuştur. Bu şerden çıkan hayır da bu olsa gerek. Önümüzdeki eğitim-öğretim yılı başladığında öğrencilerimizin yaşayacağı ikinci bir travma da belki de hiç tahmin etmedikleri öğretmenlerin paralel devlet yapılanması ile  bağlantıları olması  nedeniyle görevden alınmaları olacaktır. Bu süreçte belki de bir güven bunalımı yaşayanlar olacaktır. Bundan dolayı da bu durumun MEB tarafından iyi yönetilmesi gerekiyor. İşte burada biz eğitimcilere çok önemli görevler düşmektedir. Fikri ne olursa olsun ötekileştirmenin olmadığı bir dünyanın ne kadar önemli olduğunu, birbirimize ne kadar ihtiyacımız olduğu mesajını anlatmamız gerekiyor. Belki de bu darbe girişiminde yaşanılanları paylaşarak, ortak bir dil oluşturarak bu travmanın etkisini biraz olsun azaltabiliriz. Gençlerimize ülkemiz ve dünya mazlumları için ne kadar önemli olduklarını, bunun için en iyi şekilde kendilerini yetiştirmeleri gerektiğini anlatmamız gerekiyor.

Sinan Özyurt 
Sultangazi İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü

“Nesil çok bozuldu. Bu gençlerden adam olmaz.” yakınmalarının büyüklere, anne babalara özellikle de eğitimcilere hiç yakışmadığını söyleyip duruyorduk. 15 Temmuz gecesi sokaklara dökülerek tankların, silahların karşısına dikilen gençlerin çoğu bu türden değerlendirmelere maruz kalanlardandı. Çok başarılı ve çok yetenekli değillerdi belki ama ülkenin geleceğine kasteden bir darbenin karşısına canları pahasına dikildiler. Sadece başarı ya da beceri üzerinden çocukları değerlendirmenin ne kadar yanlış olduğunu yalnızca bize değil bütün dünyaya gösterdiler. Bu gençler öyle bir şiir yazdılar ki dünyanın en iyi şairleri yanına yaklaşamaz. Bu gençler öyle bir tablo çizdiler ki dünyanın en iyi ressamları bir araya gelseler benzerini çizemezler. Demek ki neymiş, her şey “başarı”dan ibaret değilmiş. Önemli olan büyüklerin iyi olması, iyi örnek olması. Gençler ve çocuklar büyükleri görerek yetişiyorlar. Değerler ancak yaşanarak yeni nesillere aktarılıyor. 
Bizler eğitimciler olarak, büyükler olarak gençleri ve çocukları yargılamak yerine doğru yerde durmalı ve doğru olanı yapmalıyız. Bozulmamış fıtratlarının onları yanımıza getireceğini göreceğiz.

Doç. Dr. Cihad DEMİRLİ 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Görevlisi 

Bir toplumda, resmî ya da gayriresmî, değerler edinimi sağlıklı biçimde gerçekleştirilemiyorsa güne ve geleceğe dair büyük sıkıntıların tohumunu atıyorsunuz demektir. Darbe kalkışması bu bakımdan eğitim anlayışımızı patolojik bir yaklaşımla ele almayı gerekli kılmakta, bütünlük içinde fikren ve vicdanen manevi değerleri sağlam bir nesli yetiştirmeye yönelik çabaların önemini ortaya koymaktadır. Eğitim, sağlık, adalet, güvenlik ve diğerleri, hangi sistemi kurgularsanız kurgulayın bunların insan marifetiyle  hayat bulacağını ve ferdin niteliklerinin belirleyici olacağını hiçbir zaman  göz ardı etmemek gerekmektedir.

Ali Çalışır

Öğretmen

Darbe bize neyi öğretti?

  • Eyyamcı, cahil, umursamaz diye dudak büktüğümüz ve ihmal ettiğimiz  bir kısım gençlerimizin ülkesine, milletine, inancına, bayrağına sahip çıkmak adına alçakça sıkılan kurşunlara göğsünü   siper etmesi aslında küllendirilmiş  ortak tarih şuurumuzun  tekrar nasıl dirildiğini ve dirileceğini  öğretti.
  • Hangi kisveyle  gelirse gelsin sorgulamayan, sorgulatmayan ve mankurtlaştıran, evet efendimci, militarist yapıların  ileride  hangi tehlikelere yol açacağını ve buna karşı “hangi önlemleri almalıyım”ı öğretti.
  • Üç kelimelik düşünme olan sloganları meydanlarda korkusuzca haykıran gençlerimizin mutlaka gönül ve zihin  dünyaları zenginleştirerek özelde Türkiye genelde İslam dünyasını sırtlayacak dava insanları olabileceğini öğretti.