YARATIK
Masanın başında uyuyakalmışım. Bebek ağlamasına benzer bir sesle kalktım. Kafamı üzerine koyduğum kitapların deseni bir ressam ustalığıyla yüzüme çizilmiş. Başım vücuduma ağır geliyor. Midemin içinde yeni bir dünya, gürültüsüyle, ağrısıyla, sancısıyla… “Susturun şu bebeği artık!” Kime bağırdığımı bile bilmiyorum. Televizyonu gece açık bırakmışım.
Dükkânı da açmadım. Kaç ay geçti aradan hâlâ kendimi toplayamıyorum. Artık yalnızsın, alış buna. O yaratıklar sadece senin aileni öldürmedi. Bu kadar bencil olma. Yeniden başlamalıyım her şeye. Çayımı doldurmalıyım. Gömleklerimi, kravatlarımı hatta kapıda ki paspası bile yıkamalıyım. Ellerim, yüzüm onları da. Dışarı çıkıp ilk adımımı atacağım. “Hayat devam ediyor!” Ne kadar klişeyse de bir o kadar da doğru.
Dükkânı açarken, “Yine gelirler mi? Bu sefer de beni öldürürlerse.” diye içimden geçiriyorum ama korkmayacağım onlardan.
Çocuklar neredeler? Kimse yok sokakta. Büyük tebeşir taşları kaldırımın üzerinde duruyor. Seksekler çizilmemiş. Yere düşüp ağlayanlar, kavga edip annelerine şikâyet edenler yok. “Çocuklar neredesiniz, çikolata vereceğim buraya gelin!” diyorum, sesim gidip geliyor ama çocuklar… Belli korkmuşlar yaratıklardan.
Akşam ezanı okunuyor. Fırın kapanmadan sıcak bir somun alırım, Nur çok sever. Marketten de çilekli puding… Eve gidince kızım ve karımla güzel bir yemek yeriz.
Yemek hazır. Sofra da bir tek ben ve üç tabak var. Kaşığı nasıl ağzıma götüreceğim? Çiğnemesi, yutması… Kızımın yüzüne bakmadan nasıl elhamdülillah, diyeceğim? Karımla birlikte yatsıyı kılmadan uyuyabilecek miyim? Kızım, “Anne pijamalarım nerede?” deyince, annesi “Nereye koyduysan oradadır kızım.” diyemeyecek mi?
Vakit geldi. Bugün yanınıza geleceğim ama önce çikolataları teslim etmem lazım. Dün göremedim onları, bugün de yoklar. Merak etmeyin çocuklar, bu silah sesleri, bombalar, kafalarınıza atılan kaya büyüklüğünde taşlar hepsi bir gün bitecek ama sizin gibi masum insanları öldüren yaratıklar bu dünya da olmasa da ahirette yanıp kül olacak, sonra tekrar dirilip bir daha yanacaklar, yanacaklar, yanacaklar… Siz meleksiniz, korkmayın!
Elif Kaplan