#

YİTİK BİR NESL-İ ASIM

“Akif ‘in harp arabasını iki at çeker:
Biri iman ve İslam savaşçısı, biri şair…
                               Esas olan birincisi…”

Bu şekilde bahsetmişti ondan üstad. Belki de Akif’i en iyi anlatan cümlelerin başında gelirdi bu cümle. Topla tüfekle değildi onun harbi. O, kalemini kullandı keskin bir kılıç gibi. Kalemle savundu davasını. En büyük korku da bu değil miydi zaten? Kalemi eline alan Müslüman. Hele ki Akif gibi. Sadece kendi derdine düşse bir nebze iyiydi, kaleminden korkanlar için. Ama davası büyüktü onun. Kolay değildi yaptığı. Hayata bakışının merkezine İslam’ı yerleştirmiş bir adamdı. Dini ona “Yalan söyleme, sözünü tut.” diyordu herkese dediği gibi. Kışın arabaların dahi kullanılmadığı karlı bir günde yüzlerce metre yürüyüp sözünü tutmuş bir insan. Peki şimdi hangimiz verdiği sözü bahane üretmeden tutuyor? Akif, bu milletin en önemli şahsiyet ve yol göstericilerindendir. Ona yalnızca yazar ve şair demek doğru olmaz. Hüseyin Cahit’in de dediği gibi “Mehmet Akif’in hayatı, eserlerinden çok daha muhteşem bir şiirdir.”

     Allah (c.c) Fecr Suresi’nde buyuruyor ki: “ Ve malı aşırı seviyorsunuz.” Bugün hangimiz “Hayır, ben sevmiyorum.” diyebilir ki? Hangimiz üzerine giyecek paltosu dahi yokken, kendini zengin edecek parayı, bir an bile düşünmeden bağışlayabilir? Peki kim davasından sapmadan, vazgeçmeden bir ömür sürdürüyor? Akif hepsini yaptı. Kendinden ödün verdi dini için, vatanı için. Sormuşlar ya ona bir keresinde “Neden İstiklal Marşı’nı almadın kitabın içine?” diye, Ve belki de kimsenin düşünemeyeceği inceliği yapan aynı incelikle vermiş cevabını. “O, artık milletindir.” Onun yerinde bir başkası olsa, göğsünü gere gere kullanırdı şiiri kitabında. Ama o yapmadı.

    Hayat her zaman elinde güllerle karşılamaz insanı. Kimi zaman güle ulaşmak için önce dikenli sapları tutmak gerekir. Akif belki de tüm hayatını gülleri sapından tutarak geçirdi. Bunu ödünç aldığı paltosuyla, kazandığı ödülü ihtiyacı olduğu hâlde, hiç tereddüt etmeden bağışlamasıyla, sevdalısı olduğu vatanından sürgünüyle ve hak etmediği şekildeki ölümüyle gösterdi.

   Yaşadıklarından belki buruktu içi. Ama vazgeçmedi. Bir an olsun düşünmedi vazgeçmeyi. Neticede kim kaldırabilir ki sevdalısı iken vatanının haini ilan edilmeyi? Şüphe yok ki Allah her şeyi hakkıyla görendir. Ve yine şüphe yok ki Allah Akif’i de gördü. 

 SEYHAN KÜBRA KAPLAN